Sayfa: [1]   Aşşağı İn :)
Gönderen Konu: Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme  (Okunma Sayısı 8996 Defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte.
-minel-
Kraliçe
*


Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1449



Üyelik Bilgileri
« : 14 Şubat 2015, 10:26:42 »

Aşk üzerine marazî bir deneme

Sevgililer Günü’nü fırsat bilip Özcan Erdoğan’ın İkaros Yayınları’ndan çıkan derlemesi Aşk Hakkında Düşünceler’den bir yazıyı paylaşıyoruz sizlerle. Bu arada; “Daha, diyebilmek çok önemlidir.”



I
Aragon’un ünlü sözü “Mutlu Aşk Yoktur” bütün ünlü sözlerin yazgısını tekrarlar: “Bu düşünce, daha çok, yanlış anlaşılmıştır.”

Aragon, hiçbir aşkın mutluluk getirmediğini, getiremediğini mi ifade etmeye çalışmıştı? Şairler böyledir, şiirler haydi haydi böyle: Ayrıca bir şey söylemezler: Bu’durlar, bu kadar’dırlar. Onun için de tek doğru yorumdan söz etmek boşuna olur; herkesin ufkuna ve derinliğine göre bir yorum, birden fazla yorum olasılığı yaratır bu türden altın sözler.

Aragon’un yaklaşımını, Aşk ve Batı başlıklı bir incelemenin de yazarı olan kültür tarihçisi Rougemont’un kurduğu kilit cümleye bağlamak istiyorum: “Mutlu Aşk’ın yazılı tarihi yoktur.”

Gerçekten de, Batı uygarlığında da, Doğu’da da, mutsuz aşkların tarihinin yazılmış olduğu göze çarpıyor: Leyla ve Mecnun, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Hüsrev ile Şirin, Yusuf ve Züleyha, Romeo ve Juliet, Heloise ve Abelardus, Portekizli Rahibe ve sevdiği adam, Don Juan’ın veya Casanova’nın tekmil serüvenleri, bütün Tristan ve Isolde versiyonları, Carmen ve Don Jose…Mutsuz çiftler konusunda sonsuz

bir listeye yönelmek güç değil, işlenen aşkın siyah tablosu çıkarır karşımıza. Beatrice’in Dante’sinden “Makber”in şairine, Nerval’ın “Sylvie”sinden Halid Ziya’ya değişmez bu gerçeklik: Klasikler, Romantikler, Simgeciler, Gerçekçiler, Gerçeküstücüler, Modernler, Post-Modernler aşkın cehresini değiştirirler de, natura’sına dokunamazlar pek.

II
Aşk’ı tanımlamaya çalışmanın düpedüz gözüpek bir girişim olduğunu bile bile davranıyorum, davranacağım bir kez daha, bu deneme “Karpuz Çekirdeği”nin karşı sayfalarına kurulduğuna göre: Sağlık sınırını aşmış, o çerçeveden taşmış sevgi türüne Aşk diyorum ben.

Karşılıklı duygular dengesi bozulmuş, zihnin ve gövdenin elektrik yükü iyiden iyiye artmış, izan çerçevesi dağılmış, şiddet tırmanmaya koyulmuştur. Aşk, kişiye varoluşunun uçlarını anımsatır ve olum güdüsünü

devreye sokar: Çiftin teki, kendisini (Pavese), eşini (Carmen), kendisini ve eşini (Kleist) yok etme eşiğine dayanmıştır. Eşik her zaman aşılmaz belki; eşiğe her zaman dayanılır. Aslında: kansız aşk yoktur.

Akması gerekmez kanın, kaynama noktasına ulaşması gerekir bir tek. Orada, o anda gövdenin kimyasal dengesi hepten değişir ve Zihin sürçmeye başlar. Yoğunlaşmalar, takıntılar, mantığı tersyüz eden bir karar politikası egemendir artık. Aşkın (aşığın) gözünün görmediği doğru değildir: Doğru olan, onun başka birşey görmediği, başka bir noktaya bakmadığıdır.

III
İktidar ilişkinin en fazla sivrildiği, yıpratıcı yanlarının en belirgin formları aldığı alanların başında gelir Aşk. Görünüşte, bir efendi/kul kutuplaşmasında yol alınmaktadır, oysa efendinin her an kula, kulun her an efendiye dönüşebileceği bir eksen üzerinde iniş-çıkış eğrisini çizer “kahramanlar”. Partnerlerin rollerine aldanmamak gerekir. Hükümran nerede boyun eğer, mazlum nerede dikilir kimse kestiremez.

Uca çekilen, itilen, orada duran ve bekleyen öylesine güç kazanır ki, istediğinde karşısındakini bükebilir, hatta eritebilir de. Büyük, zorlu aşk örneklerinin hepsinde rollerin bir evreden sonra ters döndüğüne,ateşin yon değiştirerek yakanın yandığı, yananın külünden yeniden doğduğu bir durum yaşandığına tanık olunur. Karşılıklı aşk, her zaman karşılıklı, bulaşıcı, yayılmacı bir yangın demeye gelmiştir. Tek taraflı aşk, zaten aşk değildir. Öteki’yle tamamlanma arayışından öte, kendi kendini bulamama güzergahıdır: Bir som yanılgı, bir som yanılsama.

IV
Mutsuz aşkın tarihi, kaldı ki, Aşk’ın tek taraflılığına değil, karşılıklılığının gerçekleşmesinin engellenmesine dayanır hep. Erişememenin, bulaşamamanın, yan yana gelemeyişin binbir çeşitlemesi çıkar karşımıza: Hayat gelir düğümünü kurar bütün öykülerde, birbirine doğru yol almaya çıkan âşıkların yörünge tabakalarını kırar, sapmaları örgütler ve bir yana çekilir, Calvino’nun deyişiyle “çapraz yazgıları”nı izler. Efsane her zaman gerilim istemiştir. Hikâyenin askıda kalması, kavuşma anının ertelenmesi veya yitmesi için durmadan yeni denklemler öne sürülür. İki trajik odak belirler bireyin yaşam akışını: Aşk ve Ölum. İkisinin de ayırması beklenmiştir. Çağlar boyu, aşka bakışının temel yasası olarak kalmıştır bu: Bir araya gelindiğinde aşk ölmeye başlayacaktır.

Toplumsal düzenler, hangi evrelerine bakılırsa bakılsın, bu türden bir sonuç-yorum ile kuşatmışlardır bireyleri. Mutsuz aşk, aşk olarak yaşayıp gitme şansını taşımış; mutlu aşk, Aşk’ın olumunu hazırlamıştır.

Onlar ermiş muradına… O noktada biter her hikaye: Mutlu aşkın anlatılmaya değer bir yanı bulunmamıştır.

Anlatıldığında, Aşk’ın ağır ağır veya hızlı eriyişinin konu edildiğini görüyoruz: Çiftler ama birlikte ama ayrı ayrı, mutlu aşkı çözmüşlerdir. Shakespeare’de de böyledir bu, Balzac’da da.

V
Mutsuz aşkın destansılığı, özde, trajik çekirdeğiyle bağlantılı biçimde öne çıkar. Gene de, ayrıntıları yabana atmamak gerekir: Hemen hep ayrılık motifi ağır bastığına göre, araçlar etkili olacaktır: Bekleyiş, klasik dönemlerde mektuplaşmayı (Hugo ile Juliette arasındaki yazışma yaklaşık 20 bin gönderiden oluşur), asri zamanlarda telefonu devreye sokar: Mesafe, aşkın en sağlam sigortası olarak görünür. Cinsellik düzleminde de erkek aramış, kadın bulunmayı beklemiştir. Gövde(ler) çalışmaz, durdurulur. Haz zamanı gelecektir. Arada, kızışma sureci yaşanır: Kıskanç zihin yanar, tutuşur, an gelir yakar, tutuşturur: İmgelem, dönme dolap gibi hızla merkezinin etrafında dönmeye koyulur. Sonra yorgun düşer. Burada da mesafe simgeleri işler, aşık fetişlerden medet umar. Saç teli, mendil, elyazısı mıknatıs gibi çeker onu: erotizmin anahtar nesneleri.

VI
Mutsuz aşkın diyalektiği, konuya kapalı bir alana sürüklenmiştir. Gövdenin keşfi ve fethi bağlamında farklı değildir yorum türleri. Cinsellik çoğalmayla özdeşleştirilmiş, dinlerin ve ailenin çoğalma arzularının sonuç-edimine indirgenmiştir. Aşk, erotizmi gösterir: Bir tek öteki’ni istemekle yetinme, kendini de iste. Gövdelerarası ilişkide temas, teğete ayarlanır böylece. İstek, istek olarak kalabilmek için doyumda olabildiğince uzak tutulur.

Önce keşif gelir. Keşif, uzun bir hazırlık, özenli bir bakış, ağır ağır gelişen bir yayılma harekatı demeye gelir. Cinselliğin hedefi soyuttur, yetkin gövdeyi biçimlendirir imgelem haritasında. Erotizmin beslendiği aşk, arızaları sever, hatta yüceltir. Hedefi, nesnellikten büsbütün uzaklaşmıştır.

XX. Seminer’in“Jakobson’a” başlıklı seansını bitirirken, bir yıl öncesine gönderme yaparak, bir kadına yazdığı mektuptaki yazımsal sürçme nedeniyle bıyıkaltından kendisine eşcinsel olduğunu ima edenlere “geçen yıl dedikti ya,” der Lacan: “İnsan sevdi mi seks, söz konusu değildir.”

VII
Lacan’ın sözu, aşkın cinsellikle kaynaştırıldığı perspektifler, İskender kılıcı gibi iner. Şaşırtıcı bir yan yoktur oysa bu önermede. Bütün klasik ölçütler gelir söz konusu ayrımı doğrular. Yalnızca kavuşamamanın, buluşamamanın yol açtığı bir kopuş değildir üstelik bu; ters kutupta, kavuşamamanın ve buluşamamanın durmadan tekrarlandığı, keşfe yer bırakmayan fethin esas olduğu örneklerde de kopuş geçerlidir: Ne Casanova aşkı yaşama hakkına sahip olabilmiştir ne de Don Juan ya da Acquitaine Dükü Guillaume… Öteki’ni bulamamanın temel gerekçesi kendini gözden kaybetmektir.

Erotizm, vakit, sabır, emek isteyen tutku kültürü… Musil’in “Niteliksiz Adam”ın merkezinde, Ulrich-Agatha çiftinin sıradışı ilişkilerinde sınırlarına ışık tuttuğu teğet mantığı. Orada egemen fiiller değişir:

Dokunmak, değmek, bakmak ince ayar ister. Bir başka denememde değinmiştim, Musil’in kediler konusundaki gözlemine: Çiftleşme mevsimi gelip geçtiğinde, birbirlerinden hepten uzaklaşmazlar, göz mesafesinden uzaklaşmaksızın yeni konumlar seçerler. Sonra, yine yakınlaşırlar.

Klasik ölçüler böyle de, çağdaşlarınki farklı mı? Batı Avrupa’da yapılan bir araştırma, günümüz insanının aşkı hayvan ve spor tutkusunun, meslek ve serüven tutkusunun hizasına koyduğunu gösteriyor.

Melalden yorgun modernler tutkuyu “coşku” ve “neşe”yle özdeş sayıyorlar. Aşk, artık kan ve gözyaşı ile yoğrulan bir imge olmaktan çıkıyor. İnsanlar onu yaşamak istiyorlar. Onunla yaşamak. Hayatın bir olanaksızı saymaktan yana değiller Aşk’ı. Onun olabilirlik payı ne, peki? Bu olabilirliğin ifade edilme payı var mı?

VIII
Cağın Aşk’a yüklediği çehre büsbütün değişmiş değil elbette: Aşk, onu doğuran nedensiz heyecana (Sartre bile “büyü” saymıştır heyecanı), onu yoğuran tutku gizilgücüne bağlı bir değişmezlik içerir bir yandan. Koşulların, toplumsal bağlamın, ideolojik orgunun değişmesiyle değişmeyen bir mayası olduğu bellidir. “Mutsuz aşkın tarihi”nin yazılmasında kesintiye rastlanmaması bundandır.

Şukufe Nihal, Domaniç dağlarında, sevdiği adamı genç yaşta yitirmiş olağanüstü güzellikte, bütün erkeklerin etrafında pervane gibi döndüğü bir kadının öyküsünü derlemiştir. Hiçbir talibine donup bakmayacaktır o kadın: “Arslan yatan yere ben köpek bağlayamam” demiştir.

Bir kere daha Aragon’u çağıracağım: “Aşk, bize güç veren tek özgürlük yitimidir.” Binbir örnekte bir başkası: Valyum Dönencesi’nde (1991) trajik tutkusunu kaleme alan Patricia Finaly. 1964’te sinema

yönetmeni Labarthe’la karşılaşır. Yedi yıl süren ilişkileri bittiğinde, o gün bugün süren karabasanı başlar. Uyku tedavileri, psikanaliz seansları, sakinleştiriciler, hipnoz tedavisi işe yaramaz: “XX. yüzyılda,

hekimler hâlâ aşk acısını dindirebilecek bir hap yaratamadılar” sözü yirmi yıldır hayalet gibi yaşayan ve durmadan Labarthe’ı takip eden, herkesi ona telefon etmeye zorlayan, olup bitenlerden hiçbir pişmanlık duymayan Finaly’ye ait.

IX
Bir yandan da, kendisi kuşatan bütün engellerin içinden geçip sürekliliğini, daha doğrusu sessiz  sürekliliğini kazanmanın yolunu arar Aşk.

Yeryüzünde, başlamış, sonunu getirmiş pek çok aşk hikâyesi yaşanmış olsa gerektir. Başlamış ve bitmiş aşklar düpedüz sıradan hikâyelerdir aslında. Kimi çözülerek bozulur; kimi özensizlikten yorularak, kimi de törpülenip ehlileştirilerek kurumsal fanuslar içinde silinip gitmiştir.

Zorla olan: Kişi’nin kendi içindeki Aşk’ı yaşatmayı bilmesidir şüphesiz. Daha da zor olanı, iki kişinin, karşılıklı, günden güne aynı aşkı beslemeleri, tutkuya yaşama hakkı vermeleridir. Toplumbilimci Jean Duvignaud, “Kişisel hayatta olsun, toplumsal hayatta olsun, tutku, bir kopuştur.” diyor.“Kültürel, dinsel, siyasal ve toplumsal kodlara diklenen bir kırılma, genel yapıların uyumunu bozan bir korku kaynağıdır tutku sistemler için.”

İnsan tutkularını gösterdiği özen ve bağlılık oranında kendi kendisini gerçekleştirme sınırına yaklaşabilir, onu genişletebilir. Daha, diyebilmek çok önemlidir.

Cogito, Bahar 1995
Logged
Kadın Temsilcisi
KadıncaForum
*****

Offline

Mesajlar: 27222

View Profile
Re: Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme
« Posted on: 28 Mart 2024, 17:15:55 »

 
      uyari
Merhaba Ziyaretçi, Öncelikle Sitemize Hosgeldin. Ben KadıncaForum Botu Olarak Siteden Yararlanabilmeniz İçin, Üye Olmanızı Öneririm. Unutmayınız! Bu Site Sadece, Biz Kadınlara Özeldir.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme oyunlari, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme programi, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme oyunu indir, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme program yükle, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme download, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme istenmeyen tüyler, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme resimleri, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme haber, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme yükle, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme lazer epilasyon, Aşk Üzerine Marazî Bir Deneme msn eklentisi, sarki sözleri
Sayfa: [1]   Yukarı Çık :)
 
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Ölü Üzerine Ağlamak Yeni
O - Ö - P
KadincaForum 0 2311 Son Mesaj 15 Mayıs 2010, 16:02:42
Gönderen : KadincaForum
Ayrılık Üzerine Aşk Mektubu Yeni
Aşk Mektupları, Aşk Sevgi Yazıları
kezban62 0 2197 Son Mesaj 01 Ekim 2011, 19:39:29
Gönderen : kezban62
Karşılıksız Aşk Üzerine Mektup Yeni
Aşk Mektupları, Aşk Sevgi Yazıları
kezban62 0 1971 Son Mesaj 01 Ekim 2011, 19:50:14
Gönderen : kezban62
Ihanet Üzerine Mektup Yeni
Aşk Mektupları, Aşk Sevgi Yazıları
kezban62 0 2011 Son Mesaj 01 Ekim 2011, 19:53:42
Gönderen : kezban62
Özlem Üzerine Aşk Mektubu Yeni
Aşk Mektupları, Aşk Sevgi Yazıları
kezban62 0 2350 Son Mesaj 01 Ekim 2011, 19:56:53
Gönderen : kezban62