Sayfa: [1]   Aşşağı İn :)
Gönderen Konu: Çocuğun Yetiştirilme Tarzı  (Okunma Sayısı 2736 Defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte.
kezban62
Moderatör
*


Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 11424



Üyelik Bilgileri WWW
« : 16 Mayıs 2010, 15:23:16 »


Ev kadınını yuvasında başarılı olması için yapacağı işleri iyi bilmesi gerekir. Bugünün koşulları, evlendikten sonra yavaş yavaş öğrenmeye elverişli değildir. Acemilik devresi genç kızlıkta geçirilmeli, evliliğe hazır başlamalıdır. Hele kadın çalışacaksa düzensizce yapılacak işlerle kaybedilecek vakit olmadığı gibi, araç ve gereçlerin ziyan edilmesine bütçe de elvermez.

O zaman, yine kız çocuğunun eğitimine geliyoruz. "Kızımın, elini sıcak sudan soğuk suya sokturmadım" demek marifet değildir. Onlara küçük yaştan gücünün yeteceği görevleri yükleyerek, yaşı arttıkça sorumlu olduğu işleri artırmalıdır. Bunları en iyi şekilde, severek başarmayı huy edinmelerini sağlamalıdır.

Okul çağında anne ile beraberlik azalır. Bu eksiklik okullardaki uygulamalı ev işleri, çocuk bakımı, yemek pişirme, dikiş dersleri ile doldurulur. Hem de daha metodlu bir öğrenim sağlanır.

Üzülerek belirtelim ki, bu dersler teknik öğretim yapan kız okulları dışındaki okullarda; araç, gereç, yer ve vakit yokluğundan, yeterince öğretilememektedir.

Evlilikten önce genç kızlarımızın akşam kız sanat okullarındaki kurslara gitmeleri çok uygun olur. Bu kurslar gezici öğretmenlerle köylere kadar yayılmıştır. Evli kadınlar da faydalanabilirler.

Ev kadınlarının bilmesi gereken, yalnızca çamaşır yıkamak, ütü yapmak, yemek pişirmek v.b. işler midir?

HAYIR..

Biraz psikoloji (Ruh bilimi), epeyce pedagoji (eğitim), yeteri kadar diplomasi (siyaset) bilmelidir.

Ev kadını, büyük ve küçükler için de dertlerini rahatlıkla anlatabilecekleri, sırasında yargı ve desteğine güvendikleri bir sığınak olmalıdır.

Evlilik kurulduğunda, eğitim bilgisi hem çocukların, hem eşin eğitimi için gereklidir.

-"Kocamı nasıl eğiteceğim? " diye soracaksınız:

Bekarlığın sultanlık olduğuna inanan toplumumuzda yetişmiş bir erkeğin evlilik düzenine ayak uydurması, hem de sizin gönlünüze göre bazı alışkanlıklar edinmesi kolay değildir. Aynı şekilde siz de, eşinizin gönlüne göre davranmaya severek katlanacaksınız. İşte bu birbirine eğilme döneminde, sevginin pembe gözlüğünü takarak, biraz pedagoji, biraz diplomasi yolu ile başarılı olmak daha çok kadına düşer.

Ev yönetiminde de siyaset, uluslararasında olduğu gibidir. Masa başında çözümlenmeyen düğümler savaşla sonuçlanır.

Ev kadınının silahı iradeli ve sabırlı direniş, ikna metodu ile davayı savunabilmesidir. Aile bireylerini iyi niyetine, tarafsız yargısına inandırabilirce iş baştan çözülür.

Dileğimiz, bütün evliliklerin mutluluk içinde geçmesidir.

Çocuk Ve Ev İşleriÇocuklardan, onların ev işlerine yardımcı olmalarını beklemek doğru mudur? Yoksa onları boş zamanlarında diledikleri gibi hareket etmeye bırakmak mı yerindedir?

İşte birçok annenin ve babanın kendi kendilerine sordukları, ancak çoğu zaman da tatmin edici bir cevap bulamadıkları sorular.



ŞIMARIK ÇOCUKLAR KÖTÜ ÖRNEK OLUR MU?

Şımartılmış çocuklar ilk bakışta arkadaşlarına kötü örnek olurlar. Bu bakımdan çocukların arkadaşlarını seçerken dikkat etmek lazımdır. Bazen ailevi veya daha başka sebeplerden çocukları, bu şımarık arkadaşlarından ayırmak kabil olamaz. O zaman kötülemeden onun kusurlarını göstermeniz lazımdır. Bunu yaparken çocuğun pek kabahati olmadığını, bu şımarıklıkların fena yetişmesinin sonucu olduğunu, bu yüzden de ne kötü durumlara düştüğünü misaller vererek, olaylar göstererek anlatınız. Böylece çocuğunuz, şımarık arkadaşına özenmiyecektir.

Oysa bu konuda uzun araştırmalar yapan çocuk psikologları, çocukların annelerine ev işlerinde yardım etmelerinin gerektiğini iddia ediyorlar.



ÇOCUK EV İŞİNİ ZEVKLE YAPMALI

Bunun en önemli sebebi de çocuğun daha küçük yaşlarda hayatın sadece oyun ve boş zamandan ibaret olmadığını, yapılması gereken bazı işlerin de olduğunu anlayabilmesidir. Fakat çocuğu buna zorlamak doğru değildir. Ona bu işlerin ilerideki hayatında faydalı olacağını, bu şekilde vazifelerini yapmaya alışacağını, ayrıca ailede bir iş bölümünün olduğunu ve onun da kendine düşen görevi yapmasının gerektiğini uygun dille anlatmak gerekir. Bir de ev işlerine yardım etmesinin karşılığı olarak çocuğu mükafatlandırmalıdır. Fakat bu mükafat maddi değil, manevi yönden olmalıdır, örneğin, çocuğun yaptığı işe karşılık ona para vermek yerine, övmek ve teşekkür etmek, onun bu şekilde büyüklerine faydalı olduğunu söylemek daha doğru ve yapıcı bir tutumdur.

Bir kadın doktor ve psikolog, çocukların hangi yaşlarda, hangi işleri yapmalarının gerektiğini araştırarak şu sonuca varmıştır:

3-4 yaşlarında: Bu yaşlarda çocuk zevkli bulduğu her işi yapabilir. Fakat bu çağlardaki bir çocuk meşgul olduğu işten kısa zamanda bıkabilir. Bunu normal karşılamanız gerekir. En iyisi ona başlıca görev olarak gündüzün dağıttığı oyuncaklarrını gece yatmadan önce toplayarak sepetine koyma işini veriniz. Böylece çocuk bunu kendine ait bir görev kabul edecek ve mesuliyet duygusu gelişecektir.

5-7 yaşlarında: Bu yaşlardaki çocuklar evin yerleştirilmesinde ve temizliğinde bazı ufak görevler alabilirler. Eğer ana yola çıkma durumu yoksa ve bakkal yakındaysa ufak tefek alışverişlere de gidebilir. Fakat herşeyden önce bu yaşlarda çocuğa kendi işlerini yapmasını öğretmek faydalı olur. (örneğin, kendi kendine giyinmesi, yemek yemesi, pabucunu bağlaması, odasını toplaması gibi). Unutulmaması gereken bir şey de, eğer yaptığı işte bir yanlışlık yaparsa (örneğin tabak kurularken bir tabak kırarsa) çocuğu azarlamamak ve moralini kırmamak olmalıdır.



ÇOCUĞUNUZU AZARLAMAYIN

8-10 yaşlarında: Bu yaşlarda artık çocuğun başladığı bir işi bitirebilmesi de lazımdır. Evin bütün işlerinde ve hatta alışverişinde sizlere yardımcı olabilecek bir çağa gelmiştir. Kız çocuklarına yavaş yavaş basit yemekler bile yaptırabilirsiniz. Yalnız daha küçük yaşlarda olduğu gibi bu yaşlarda da çocuğu herhangi bir hatasından ötürü azarlayarak şevkini kırmamanız gerekir.

Anne ve babaların bir de şu noktalara dikkat etmeleri gerekir:

1)Çocuğunuz, hoşuna giden bir başka şeyle meşgulken (Mesela, televizyonda sevdiği bir programı seyrederken) ondan size yardım etmesini istemeyiniz.

2)Ev işlerinde kadın erkek işi diye bir ayırım yapmayın, örneğin oğlunuz bir düğme dikmeye veya tabak kurulamaya alışmalı, kızınız da çöp tenekesini boşaltabilmeli, ya da alışveriş yapabilmelidir.

3)Çocuğunuz dersleriyle meşgulken onu bir yere herhangi bir şey

almaya yollamayın.

Bebekler Gözleriyle KonuşurlarÇocuklar daha ilk günden konuşmaya başlarlar. Nasıl mı? Gayet basit: Gözleriyle.

Onların size neler anlatmak istediklerini çocuk doktorları araştırarak ortaya çıkardılar. Bize ise bunları siz anne-babaların bilgisine sunmak görevi düştü.

GERÇEKTEN BEBEK GÖREBİLİR" Mİ?

Yeni doğmuş bir çocuğun ilk defa gözlerini açtığı an çok mühimdir.

Çocuk ve süt

Bilindiği gibi süt çocuklar için en önemli gıda maddesidir. Yumurta akı, kolay hazmedilebilen yağ ve birçok vitaminler ihtiva etmesi bakımından süt, çocuk beslenmesinde epey mühim bir rol oynar.

Eğer çocuk süt içmekten pek hoşlanmıyorsa, ona sütü başka gıda maddeleri ile birlikte vermek gerekir. Muz, çilek, çikolata gibi besinler çocuğa sütü sevdirmek bakımından oldukça faydalıdır. Ayrıca, çocuğa süt vermemek lazımdır. Zira sütten aldığı fazla kalori çocuğun iştahını kesebilir.anne için. Çocuğu kendisine doğru bakmaktadır,ama gerçekten bir şeyler görebiliyor mudur acaba?

Bütün anne-babalar ve birçok çocuk doktorları bu soru üzerinde durmuşlardır. Şimdiye kadar. Eskiden, yeni doğmuş çocukların görme yetenekleri henüz gelişmediğinden çevrelerindeki şeyleri seçemediklerine inanılıyordu. Günümüzde ise bu konuda yapılan çalışmaların verdiği neticeler ispatlamıştır ki, çocuklar daha ilk doğdukları günden itibaren birçok şeyi görebilirler. Mesela çocuk gözlerinin önünde hareket ettirilen aydınlık bir cismi rahatlıkla takip edebilir. Çocuk doktorları bu konuda gayet basit bir test bulmuşlar: Kırmızı bir gül (ya da başka bir çiçek) çocuğun yüzünden 20 cm. kadar uzakta çeşitli yönlere hareket ettiriliyor. Çocuk gözleriyle çiçeğin hareketlerini takip ederek testin doğruluğunu, yani karşısındaki cismi görebildiğini ispatlıyor.

Dikkati çeken bir nokta da, çocuğun bu işi yaparken dikkatini vermesi ve kollarının ayaklarının tamamen hareketsizleşmesidir.

Bu testten başka birçok deneyler de çocukların daha ilk günlerinden itibaren gözlerini, çevrelerindeki cisimler üzerinde gezdirdiklerini gösteriyor.

İlk haftalarda birçok anne, çocuklarının kendilerini diğer insanlardan ayırt edebildiklerini ve bunu göstermek için de değişik bir şekilde gülümsediklerini iddia etmektedirler.

İKİ AYDA GÖRME RESMEN BAŞLAR

Doktorlar ise bu iddia için bazı istisnalar hariç 6-8 haftalık bir müddeti gerekli buluyorlar. Onlara göre, ancak bu çağlarda çocuklar annelerini gördükleri zaman, sevinçle gülümsemekte ve ellerini ayaklarını oynatmaktadırlar.

Üçüncü veya dördüncü ayda çevreleri çocuklar için daha çok yönlü ve daha enteresan oluyor, örneğin, anneleri onlara yaklaştıkları zaman, çocuklar birkaç hafta önce olduğu gibi, sadece onların yüzüne bakmıyor, bilakis bütün hareketlerini dikkatle izliyorlar, öyle ki, kendilerine gülümsedikleri zaman, onlar da annelerine bir gülümsemeyle karşılık veriyorlar.

Çocuklara bu yaşta çok ilgi göstermek gereklidir. Zira bu çağlarda onlarda çevrelerinde yetişkin insanları görmeye karşı büyük bir ihtiyaç baş gösteriyor. Bir yazar, bu konuda şöyle diyor: "Onlar çevrelerindeki insanların yapısını, hareketlerini adetâ gözleriyle içerler. "

Dolayısiyle, bu çağlarda gerekli ilgiyi bulan çocuklarda gelişme, diğerlerine nazaran daha çabuk ve kolay oluyor.

Altı aylıkken çocuklar artık anneleri odanın öbür uçundayken bile onları tanıyabiliyorlar hatta gülerek, çeşitli hareketler yaparak ilgiyi üzerlerine çekmeye çalışıyorlar. Bu çağlardaki çocuklarda kendi vücutlarına karşı da bir ilgi uyanıyor. Elleriyle her taraflarını yoklayan sevimli yumurcaklar bunu bir oyun haline getirerek bütün organlarını öğreniyorlar.

Anneler Yavrunuz Size MuhtaçtırGünümüzde geçim şartlarının ne derece zor olduğu bilinen bir gerçek. Pek çok ailede ancak anne de çalışırsa onun da bütçeye bulunacağı katkıyla aile dönebiliyor. Ama bu da her zaman kolay olmuyor. Hele çocuklu ailelerde...

Peşinen bunu kabul etmek gerekir ki, çalışan annelerin de çocukları iyi yetişebilir. Tabii bazı önemli noktalan yerine getirmek şartıyla...



ÇOK DİKKAT ETMEK GEREKİR

Çocuğunun bakımına dikkat eden ve gerekli şartları önceden hazırlayan bir annenin çalışması sakıncalı değildir. Fakat hem evini, hem de işini bir arada idare edemeyen bazı annelerin çocuklarının da eksik terbiyeyle yetiştiklerini kabul etmek gerekir. İyi yetişmiş, topluma faydalı olabilecek fertlerin, bu üstün taraflarını çocukları sırasında kapabileceklerini düşünürsek, annelere, özellikle çalışan annelere düşen görevin ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Bir annenin bir bankada hesap makinesinin başında, yada bir terzihanede dikiş makinesinin başında harcayacağı vakit, topluma nice faydalı insanlar yetiştirmek için kullanılabilir. Bu bakımdan devlet, çalışmak zorunda olan annelere açıktan bir maaş bağlayabilseydi, şüphesiz anneye de çocuğa da, hepsinden önemlisi topluma çok büyük bir fayda sağlardı.

Uzun yıllar boyunca çalışarak öğrenimini tamamlayarak iş-güç sahibi olmuş bir anne, pek tabiidir ki hamile kaldığı zaman da işini bırakmak istemeyecektir. Ama çalışmak zorunda olan anneler bu konuda önemli meselelerle karşılaşmak zorunda kalacaklarını bilmelidirler.

Bir anne herşeyden önce şunu bilmelidir ki, çocuğu ne kadar küçükse, daima başında bulunup ona sevgi ve itina gösterecek bir anneye ihtiyacı o derece fazladır. Çocuğa "Ait olma" hissini telkin edebilecek tek insan annedir. Çocuk doğuştan annesine muhtaç bir yaratıktır. Çocuk bakımı öyle bir iştir ki, ne ondan kaçmaya imkan vardır, ne de bir gün olup bıkmaya meydan kalır. Bir anne işinden alacağı bol para veya tatminkarlığın, çocuğun bu ihtiyaçları yanında ne kadar zayıf kalacağını idrak

edebilmelidir.



ÇOCUKLAR ANNE VE BABALARINDAN NE BEKLERLER?

Çocuk hangi yaşta olursa olsun, anne ve babasından yaşına göre bir ihtimam bekler. Bir yaşına gelinceye kadar anne ihtimamına muhtaçtır. Sık sık acıkır, mama yer. Her zaman annesinin yakın ilgisine muhtaçtır. Çamaşırların, bezlerin yıkanması hayli vakit alır. Arabasıyla dışarıya çıkartılıp temiz hava aldırılmalıdır. Bütün bunlarla da yetinmez, annesinin kendisiyle bebekçe konuşmasını, kendisine sarılıp gülümsemesini, ondan başka hiçbir bebeği sevmemesini ister.

Çocuk bakımevleri, yavrunun bütün bu ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaz. Oralarda çocuklarla devamlı ilgilenecek birileri yoktur. Öte yandan birçok çocuğun bir arada bulunduğu bu yerlerde salgın hastalıklar hızla yayılır.

Gündüzleri çocuğuyla meşgul olamayan anne, onu "Ferdi" ihtimam göreceği bir yere bırakmalıdır. Bu güvenebilinir bir arkadaş, yakın bir akraba, ya da iyi bir komşu olabilir. Eğer imkan varsa eve bir bakıcı da tutulabilir. Ama herşeyden önce bu tutulan bakıcı kadının karakterini, çocukları sevip sevmediğini iyice öğrenmek gerekir. Halk arasında "Süt anne" denen kimselerin bazıları iyi birer çocuk bakıcısı olmakla beraber, yine de hepsine gözü kapalı güvenilemez.

Günümüzde çocuk sahibi olan kadınların büyük bir kısmı işlerini kaybetmemek için çalışmakta, ellerine geçen parayla da çocuklarını baktırmak yoluna gitmektedirler. Ama istenildiği gibi bir çocuk bakıcısının bulunamaması anne-babayı üzmekte, çocuğun gerektiği gibi bakılamamasına yol açmaktadır.



ÜÇ YAŞINA KADAR ÇOCUKLAR...

Bir yaşla üç yaş arasındaki çocuklar annelerinin pek vaktini almazlarsa da, daha çok anlayışa ihtiyaç gösterirler. Çocuğun kendi akranlarınla oynaması lazımdır. Çocuk artık gelişmeye, kendi başına düşünmeye başlamış, kendine göre zevk ve meşguliyetler edinmiştir. Biraz serbest gezip koşmak, istediğini yapmak ister. Peşinden çok koşulan ve üzerine fazla düşülen çocuk ürkek ve şahsiyetsiz olur. Eğer anne kendinden emin değilse çocuğu idare edemez. Çocuk bu yaşta anne ve babasına tam manasıyla güvenir. Bütün emniyetini onların eline bırakmış durumdadır. Herhangi birinde kendisini hayal kırıklığına uğratacak zayıf bir taraf görürse sarsılır, bir süre kendini toplayamaz. Bu, çocuğun en kritik yaşlarından biridir.

Bir çocuk ister küçük, ister büyük olsun, daima annesinin himayesine muhtaçtır.

Eğer anne önceden çalışmıyor da, çocuğu bu yaşa geldikten sonra çalışmaya başlarsa büyük hata etmiş olur. Bakımevleri de çocuğa ihtiyacı olan anlayışı gösteremez. Çocuk gerek ruhen olsun, gerekse bedenen ve sosyal olarak gelişemez, gelişse bile şahsiyetinde noksanlıklar kalır.

Çocuğu bir yaşındayken çalışmak zorunda kalan bir anne, yavrusuna daimi bir bakıcı bulmalıdır. Bakıcıya bir kere alışan çocuk onu kolay kolay bırakmayacağı gibi, yeni bir bakıcıyla uzun süre, hatta belki de hiç bir zaman bağdaşamaz.

Bu gibi durumlarda en iyisi anaokullarıdır. Neşeli, başka çocuklarla arkadaşlık etmekten hoşlanan bir çocuk, iki yaşına geldikten sonra anaokuluna gidebilir. Ama içine kapanık, başka çocuklarla arkadaşlık etmekten hoşlanmayan çocukların anaokullarına bu yaşta verilmesi sakıncalı olabilir. Böylelerini üç yaşından önce göndermemek gerekir. Hele anneleri bütün gün çalışan çocuklar asla bütün günlerini anaokulunda geçirmemelidirler.

Çocuk kaç yaşında olursa olsun, eğer anne yarım günlük bir iş bulabiliyorsa, parası az da olsa çocuğunun selameti bakımından o işi tercih etmelidir.



BİR BAKICIDA ARANAN VASIFLAR NELERDİR?

Bir bakıcıda aranan en önemli vasıf, çocuğa karşı anlayışlı olmasıdır. Makul ve normal davranabilen bir kadın tercih edilmelidir. İyi bir bakıcı çocuğun maddi rahatını sağlamakla kalmaz, onu manen de rahatlatır. Kısacası çocuk onun yanındayken huzursuzluk duymaz. Ne var ki bakıcı, çocuğu çok sevse bile, onu kafiyen şımartmamalıdır. İyi bir bakıcı, istediğini bir, bilemediniz iki söyleyişte yaptırabilmelidir. Ama yaptırtacağım diye de sert ve merhametsizce davranması da hiç doğru olmaz. Sinirli, huysuz, nükte anlayışlı olmayan bir bakıcıdan daima kaçınmak gerekir.

Temizlik ve dikkat, tecrübeden önce gelmelidir. Mamayı doğru dürüst hazırlamasını bilmeyen bir bakıcıya nasıl çocuk teslim edemez-seniz, fazla mızmız, fazla titiz, fazla kılı kırk yaran biı kadına da edemezsiniz. Modern pedagoglara göre, çocuğu her an, her ;aat sakız gibi tertemiz tutan bir bak cı makbul değildir.

Bazı anne-babalar, tutacakları bakıcının kültür se-iyesine de dikkat ederler. Halbuki '■'aha önceden saydığımız özellik) kültürden çok daha önemlidir, ^ma bunların yanı-başında bakıcının kültürü de varsa ne âlâ... Çocuk, ondan yanlış öğrendiği kelimeleri, hatalı öğrendiği bilgileri sonradan düzeltebilir. Ama terbiyesini düzeltmek, bunları düzeltmekten çok daha zordur.

Haftada birkaç kere izin alıp gezmeye giden bir bakıcı, bütün derdi -zoru çocuk olan yaşlı kızlara tercih edilir. Zira, bakıcının kendine de vakit ayırması, dengeli, muntazam bir insan olduğunu gösterir ki bu çok önemlidir. Bununla birlikte, yaşlı biri olduğu halde mükemmel olan bakıcılar da çok vardır.

Çocuğunuza bakması için aldığınız bakıcı, onu öteki çocuğunuzdan daha çok severse ne yapacaksınız?

Bakıcıların pek çoğu, bakımını üzerine aldıkları bebeğe, öteki çocuklardan daha çok bağlanır. Eğer bakıcı bunu şaka yollu yapıyor ve bu aşırı sevgisiyle öteki çocukları incitmiyorsa, bu sevgisini hoş karşılamak gerekir. Ama çocuklar arasında bariz bir ayırım yapıyorsa ve bu hareketiyle öteki çocukların nefretini kazanıyorsa bu kendisine hatırlatılıp ihtar edilmeli, gerektiği zaman da değiştirme yoluna gidilmelidir. Çocukları emniyet edip bırakacağınız kimsenin her bakımdan dürüst ve örnek bir insan olmasına dikkat edilmesi gerektir. Çocukları yetersiz kimselerin eline bırakmak, affedilmez bir hatadır.

Ayrılmış Anne-babaGeçinemeyip ayrılmaya karar veren çiftlerin zihinlerini kurcalayan meselelerden biri de, hatta belki de en önemlisi, çocuklarının geleceğidir. Ayrıldıkları takdirde çocukları ne olacaktır? Anne-babaları ayrılmış çocukların çeşitli problemlerle karşı karşıya kaldıkları bilinen bir gerçek olduğuna göre anne de, baba da çocuklarının mutluluğu için bu ayrılmayı ellerinden geldiğince geciktirmek isterler. Çocuklarının rahat yüzü görmesi için ayrılmaları mı gerektir, yoksa yine onların iyiliği için herşeye katlanıp beraber oturmaları mı doğrudur?

Bu öylesine çapraşık bir durumdur ki, kolay kolay hal çeresi bulmak her zaman mümkün olmaz. Bu, biraz da eşlerin geçimsizliklerinin ne yüzden ileriye geldiğine bağlıdır.

Yuvaların çoğu iki tarafın kendilerine düşen görevi idrak edememesinden ve biraz fedakarlığa katlanmamasından yıkılır. Kadın da, erkek de kendini haklı olarak görür. Ne var ki geçimsizlik yüzünden çatırdayan yuvayı dışardan seyreden biri her iki tarafın da kendilerine düşen görevi yerine getirmediğini görür. Bazı ailelerde erkek mutlak tahakkümü eline almak ister, kadın buna katlanamaz. Sadakatsizlik olaylarında, olayın kahramanı bunu sırf bir başkasına kendini kaptırdığından değil de, karşı tarafı kıskandırmak için yapar ve işin sonunun nasıl sarpa saracağını hiç düşünmez. Bu arada kendini geçici bir maceraya kaptıranlar, ya da evin monotonlaşmış havasından kendini kurtarmak isteyenler de yok değildir. Böyle olunca da o evde artık mutluluk havası, yerini esmeye başlayan fırtına rüzgarlarına bırakmış olur.



ÇOCUK HANGİ TARAFA BAĞLI KALMALIDIR?

Fırtına rüzgarlarının esmeye başlamasıyla da eşler ayrılmak için teşebbüse geçerler. Peki, ama bu durumda varsa çocuğun, ya da çocukların durumu ne olacaktır?

Tanınmış Amerikalı çocuk doktoru Benjamin Spock'a göre anneyle baba ayrılmaya karar vermişse bu yeni durum vakit geçirilmeden çocuğa anlatılmalıdır. Bir ayrılmanın çocuk üzerinde bırakacağı iz, herşeyden önce durumun ustalıkla anlatılmasına bağlıdır. Çocuğu en çok huzursuzluğa sevkeden şey, evin içindeki elektrikli havadır. Çocuk, yine daha önceden olduğu gibi anneyle babaya ait olacaktır ve her ikisini de muntazam görebileceğini öğrenirse yeni durumuna daha kolaylıkla uyar. Ne anne, ne de baba çocuğa birbirlerini asla kötülememelidirler.

Ayrılan çiftelerin her biri çocuğu kendi tarafına çekmek ister. Ama bir çocuk ikiye bölünemeyeceğine göre taraflardan birinin yanında kalacağı muhakkaktır. Çocuğun zihninin, annesinin ya da babasının "kötü insan" olduğu düşüncesiyle zehirlenmesi kadar kötü bir şey düşünülemez. Ayrılan bir çiftin çocuğu da, öteki çocuklar gibi gerek annesine, gerekse babasına inanmak, onları sevmek zorundadır. Çocuğu ayakta tutacak olan şey, bu düşüncedir.

Çocuğun annesinde, ya da babasında kaldığını düşünelim. Çocuk erginlik çağına erdikten, yani çeşitli histerin etkisi altında bazı hareketlerde bulunmaya başladıktan sonra birdenbire, bağlı kaldığı tarafın suçlu olduğunu anlayabilir. Bu sefer bütünüyle öte tarafa dönebilir ki, bu da his dünyasında bir yıkıntı meydana getirir. Her iki taraf da hem çocuğun hem de kendilerinin selameti uğruna çocuklarını kendi taraflarına çekmekten çok, iki tarafta da tutmaya gayret etmelidirler.



AYRILIK KARARI ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALIDIR?

Bu, herşeyden önce çocuğun yaşına ve öğrenmek istediği şeye bağlıdır. Eğer çocuk küçükse durum şu şekilde izah edilebilir. "Sen karşı komşunun oğlu Ahmet'le nasıl kavga ediyorsan, biz de babanla öyle kavga ediyoruz. İkimiz de rahat etmek için ayrı ayrı evlerde oturmaya karar verdik. Ama baban yine senin baban, ben de hep annen olacağız."

Küçük bir çocuk kavga etmenin ne demek olduğunu anlayabildiği için böyle bir anlatım tarzı onu tatmin edecektir. Fakat yaşça biraz daha büyük bir çocuk daha makul sebepler isteyecektir. Çocuk tatmin edilmeli, zihninde karanlık kalmış noktalar bulunmamalı, fakat taraf tutmasına asla meydan verilmemelidir.

Kavgasız, münakaşasız ev olmaz derler. Bu bir dereceye kadar doğrudur. Anne-babalann çoğu sık sık birbirleriyle münakaşa etmek istedikleri halde bunu çocuğun önünde yapmamak için kendilerini tutarlar. Şiddetli kavgaların çocuklardan gizlenmesi yerinde bir harekettir, ama çocuk buna rağmen evdeki gergin havayı hisseder. Evin içinde bazı tatsız olayların meydana geldiğini sezer. Kavganın ortasında kapı açılıp da içeriye çocuk giriverirse, çocuğu azarlayıp odadan dışarıya kovmak çok yanlış bir hareket olur. Çocuk hangi yaşta olursa olsun, kavganın, kavga olduğunu anlar. Ama şu da varki kavganın bir yere kadar tabii birşey olduğunu, herkesin sırasında kavga etmek ihtiyacında olduğunu anlaması gerektir. Anne-baba çocuğu dışarıya kovacakları yerde, ona münakaşa etmekte olduklarını biçimiyle anlatmalıdırlar. Çocuk her anne-babasının sırasında kavga ettiklerini, ama buna rağmen yine de birbirlerini sevdiğini anlamalıdır.



ÇOCUK HANGİ TARAFTA KALMALIDIR?

Hiç bir zaman, annenin, ya da babanın yanında kalmalıdır diye kesin bir cevap verilemez. Bu anneyle babanın bu konuda anlaşmasına, yada mahkemede yargıcın vereceği karara bağlıdır, önemli olanı, çocuğun bu yeni durumda annesini de, babasını da kaybetmediğini kesinlikle bilmesidir. Tabii, hangi tarafta daha iyi bakılacak, eğitilebilecekse o tarafta kalması onun için çok daha iyi olur. Eğer anneyle babanın evleri birbirinden bir hayli uzak olup, çocukda annesiyle birlikte oturuyorsa, küçüğün hafta sonları veya tatillerde babasına olup, çocuk da annesiyle birlikte oturuyorsa, küçüğün hafta sonları veya tatillerde babasına ortaya çıkmadıkça asla geriye bırakılmamalıdır.

Psikologlar çocuğun 6 ay annesinde, 6 ay babasında kalmasının çok zararlı olduğunu önemle belirtmektedirler. Çocuk tam annesinin ortamına alışacağı sırada babasının yanına giderse, bu, çocuğun bocalamasına yol açar. Yine tam babasının ortamına alışacağı sırada da annesine gönderilme vakti gelince bu bocalama yine tekrarlanır. Hayatındaki bu ikilik çocuğu yarım bir insan haline sokar. Çocuk aslında nereye ait olduğunu bilemez bir hale gelir.

Gerek, anne, gerekse baba, çocuğunu yanında bulundurduğu sürece ona, ayrılmalarına karşı tarafın sebep olduğunu fikrini aşılamamalıdır. Çocuk aleyhinde konuşulan tarafa gittiği zarftan rahat yüzü göremez, sonunda her ikisine karşı nefret duymaya başlar.

Eğer çocuk,"Ben annemin yanında kalacağım!" ya da "Ben babamdan başkasının yanında kalamam," diyerek direnirse, onun bu isteği gözonünde bulundurulmalıdır.Ama yine de devamlı aynı yerde kalmasına müsaade edilmemelidir. Aklı başında bir anne ve baba bu konuda kavgaya tutuşacakları yerde, çocuğun iyiliği için aralarında anlaşma yoluna gitmelidirler. Ancak bu şekilde hareket edildiği zaman ayrılmalarının çocuklarının üzerindeki yıkıcı etkiyi hafifletmiş, hatta ortadan kaldırmış olurlar. Unutmamalıdırlar ki çocuk ikisinin çocuğudur, ilerde onun, "Ne yapalım, insan anne ve babasını kendi seçemiyor ki," demesine meydan vermemelidir.

Babasız Yetişen ÇocuklarÇocuk doğduğu zaman, baba herhangi bir sebepten ötürü evde bulunmuyorsa ne olacak? Bakın bu hususta Amerika'nın tanınmış çocuk otoritelerinden biri neler diyor...

Eğer baba doğum sırasında evde veya şehirde bulunmuyorsa bu, çocuğun yetişmesinde babanın bir rol almıyacağı anlamına gelmez. Aksine baba, çocuğunun hayatını yakından takip etmeli, sık sık onun fotoğraflarım görmeli, onunla ilgilenmelidir. Annenin önemsemediği bazı noktalar çok defa babaya önemli şeyler ifade eder.

Anne, kocasına mektup yazarken çocuğunun sıhhatte olduğunu, kendisine benzediğini, normal şekilde geliştiğini bildirmenin kafi olduğunu sanır. Halbuki baba, en ufak detaylarıyla çocuğunu gözünün önünde canlandırmak ister. Eğer ayrıntılara meraklı, bir anne ve yazı yazmaktan usanmıyan bir kimseyseniz, oturup uzun uzun çocuğunuzun neler yaptığını bütün aynntılanyla sıralayınız. Eşiniz çocuğunuzun mecmuaları nasıl yırttığını, vazoyu nasıl devirdiğini, nasıl emeklediğini, size en manasız gelen aynntılarıyla öğrenmekten zevk alacaktır. Oğlunun yarım yamalak konuştuğu ilk kelimeler onu çok heyecanlandıracaktır.

Çekebildiğiniz kadar çok resim çekip veya çektirip göndermekle, kocanızı çok memnun etmiş olursunuz. Manasız bir aşağılık kompleksine kapılan bazı anneler, kendilerinin ve çocuklarının çirkin çıkmış resimlerini kimseye göstermek istemezler. Halbuki böyle düşünmemek lazımdır. Sizi seven bir baba, sizi iyi veya kötü herşeyinizle görmek ister. Sadece manken gibi duran, hatasız pozlar veren suni insanları görmek, bir yakını sıkar. Bu tıpkı aç bir insana bir avuç şeker vermeye benzer.

Başka bir nokta daha vardır ki, kadınlar buna pek dikkat etmezler. Bir baba da, tıpkı bir anne gibi çocuğuna yararlı olduğunu, mevcudiyetinin çocuğu için lüzumlu olduğunu hissetmek ister. Eğer kadın, eşini meraktan kurtarmak için her şeyin yolunda gittiği, tek başına herşeyi başardığını yazarsa, baba haklı olarak kendisine ihtiyaç duyulmadığı fikrine kapılır. Kadın, kocasının aciz kalacağı, elinden bir şey gelemeyeceği hallerde sersenişlerde de bulunmamalıdır. Babanın da pekala halledebileceği meseleler vardır ki, anne bu konularda tek başına karar vermemeli, tıpkı kocası yanındaymış gibi onun fikrini sormalı, böylece ona, evin erkeği, babası olduğunu sık sık hatırlatmalıdır. Mesela çocuğa bir dadı tutulup tutulmıyacağını, ona alınacak kışlık paltonun nasıl olması lazım geldiği sorulmalıdır. Fikrinin alınması babayı memnun eder.

Bazı kadınlar şöyle düşünürler: Kocalarının yokluğunda bir takım meseleleri halletmede zaten güçlük çekiyorlardır. Bir de kocalarına fikir danışarak, meseleyi büsbütün, çatallaştırmaya ne lüzum vardır? Sürdürülmesi güç bile olsa, bir çocuğun yetiştirilmesi anne ve baba tarafından müşterek bir şekilde paylaşılmalıdır. Eğer baba yokluğu sonunda evine dönünce, kendisine yapacak bir iş kalmamış olduğunu görürse, evin düzeni bozulur. Anne hiç bir zaman babamn sorumluluğunu yüklenmiyeceğini bilmeli, babaya düşecek vazife ve zevklere müdahale etmemelidir.

Bir annenin çocuğunu, babasının yokluğunu hissettirmeden yetiştirdiğini iddia etmesi saçma bir şey olur. Buna rağmen babasız bir çocuk da iyi idare edildiği takdirde kız olsun, erkek olsun, yine de oldukça hatasız yetişebilir.

Babasız bir evde annenin dikkat etmesi gereken en önemli nokta neşedir. Anne neşesini kaybetmediği sürece çocuk da mutlu olur. Şüphesiz ki erkeksiz bir kadın sık sık çeşitli zorluklarla karşılaşır ve sinirlenir. Bunların acısını da farkında olmadan çocuktan çıkarır. Bunlar nisbeten normal reaksiyonlardır. Asıl normal olmayan annenin kendi '-abuğuna çekilip, insan arasına karışmamasıdır ki, bu çocuğu çok etkiler. Anne çalışıyor olsa bile cemiyet hayatından, etrafından kendini çekmemeli, arkadaşlarına gidip gelmeli, hatta iyi arkadaşlarına çocuğunu da beraber götürmelidir. Çocuğuyla her gün bir, iki saat oynayan anne, bütün gün onu rahatsız edercesine üstüne düşen anneden iyidir.

Babasız yetişmekte olan çocukların, erkeklere alışması lazımdır. Bu aileye yakın erkeklerle temas edilerek sağlanabileceği gibi, bakkal, sucu, postacının da iyi bir insan olduğu belirtilerek yapılabilir, özellikle erkek çocukların erkek arkadaşlarla, erkekçe oynaması sağlanmalıdır. Aksine onu eve hapsedip kız çocuk gibi yetiştirmek, ilerde mutlaka onda bazı cinsiyet ve ruh bozukluklarına sebep olur. Anne, hiç bir zaman erkek çocuğunun üzerine fazla düşmemelidir.
Logged
Kadın Temsilcisi
KadıncaForum
*****

Offline

Mesajlar: 27222

View Profile
Re: Çocuğun Yetiştirilme Tarzı
« Posted on: 29 Mart 2024, 10:35:15 »

 
      uyari
Merhaba Ziyaretçi, Öncelikle Sitemize Hosgeldin. Ben KadıncaForum Botu Olarak Siteden Yararlanabilmeniz İçin, Üye Olmanızı Öneririm. Unutmayınız! Bu Site Sadece, Biz Kadınlara Özeldir.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çocuğun Yetiştirilme Tarzı oyunlari, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı programi, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı oyunu indir, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı program yükle, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı download, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı istenmeyen tüyler, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı resimleri, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı haber, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı yükle, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı lazer epilasyon, Çocuğun Yetiştirilme Tarzı msn eklentisi, sarki sözleri
Karaelmas
Kraliçe
*


Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 2201



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #1 : 03 Temmuz 2013, 08:30:05 »

Teşekkürler.
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı Çık :)
 
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Bohem Tarzı Gelinlik Modeli Yeni
Evlilik Hazırlıkları.
kezban62 1 3254 Son Mesaj 01 Ağustos 2012, 23:15:09
Gönderen : Liza
Barok Tarzı Gösterişli Salon Modelleri Yeni
Ev Dekorasyonu
kezban62 2 3611 Son Mesaj 06 Mart 2012, 15:37:55
Gönderen : h!dden-_-world
Çocuğun Ateşi Hangi Tekniklerle Ölçülür Yeni
Çocuk Sağlığı
Milena 0 1928 Son Mesaj 22 Eylül 2013, 19:46:18
Gönderen : Milena
Ido Tatlıses'in Yeni Tarzı Yeni
Televizyon / Radyo / Magazin
Bendis 0 1322 Son Mesaj 24 Şubat 2015, 10:17:46
Gönderen : Bendis
11 Yaşındaki Çocuğun Kullandığı Minibüs Devrildi Yeni
Güncel Haberler
-Trinity- 0 1482 Son Mesaj 29 Ocak 2016, 08:56:00
Gönderen : -Trinity-