Sayfa: [1]   Aşşağı İn :)
Gönderen Konu: Nişanlanmanın Meydana Gelmesi  (Okunma Sayısı 1400 Defa)
0 Üye ve 2 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte.
kezban62
Moderatör
*


Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 11424



Üyelik Bilgileri WWW
« : 01 Şubat 2012, 21:46:01 »

nişanlanma dönemi - nişan sözleşmesi - evlenme vaadi
Nişanlanma, bir takım özellikleri olmakla birlikte, bir sözleşmedir. Bunun, sonradan yapılması amaçlanan evlenme akdine nispeti dolayısıyla bir “ön- sözleşme” olarak nitelendiği de görülür. Hukukî yapısı ister sözleşme, ister Ön sözleşme olsun, bu işlemin esasını, işleme taraf olan kimselerin “karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları” oluşturur.
Borçlar Hukuku’na özgü bu tanımda yeralan öğeleri nişanlanma açısından incelersek şunları tepit ederiz:
Taraflar, belli bir konudaki iradelerini karşılıklı olarak birbirlerine açıklayacaklardır ve bu iradelerin muhtevası birbirine uygun düşecektir. Böylece, taraflar arasmda amaçlanan ilişki kurulmuş olacak, nişanlanma adım verdiğimiz sözleşme akdedilmiş ve nişanlılık durumu meydana gelmiş bulunacaktır.
Burada sözü edilen iradenin muhteviyatı “evlenme vaadi”dir. “Nişanlanma evlenme vaadi ile olur” diyen Medenî Kanun’un 82. maddesi bunu belirtmektedir. Ancak böyle bir “vaad” varsa ve bu iki tarafın da, birbirlerine karşı, ortak vaadleri ise nişanlanma meydana gelecektir. Şu halde muhteviyatı bakımından “evlenme vaadi” olarak yorumlanamayacak beyanlar veya sözlerle nişanlanma gerçekleşmiş olmaz. Mesela, bir süre birlikte gezip tozma isteği veya dosthık, arkadaşlık etme eylemi nişanlılık ilişkisinin kurulmasına yetmez. Hatta çok ilerlemiş bir gönül ilişkisinin, flörtün mutlaka bir “evlenme vaadi”ni amaçlayacağı söylenemez.
Bununla birlikte; hemen belirtilmesi gereken nokta şudur ki, sözkomısu evlenme vaadinin varolduğunun kabul edilmesi için, belli sözlerin veya belli işaretlerin bulunması da şart değildir. Çünkü, bizim hukukumuza göre, nişanlanma akdi belli bir şekil şartına bağlanmamıştır. Tarafların birbiriyle nişanlanmasını sağlayan bir törenin (nişan töreninin), yapılmış olması veya yüzük takılması türünden olgular nişanın gerçekleştiğini gösteren belirtilerdir. Ama, bunlar olmasa da, tarafların birbirleriyle il olduğunu kabul etmemize
gerçekleşir. Şu hale göre bir kimsenin kendi basma nişanlanma kararı vermesi için onsekiz yaşını doldurmuş olması aranacaktır. Bunun yaraşıra, onsekiz yaşını doldurmuş olan kişinin, öteki hukukî işlemlerde olduğu gibi, “mümeyyiz olması” da gerekecektir. Bunun anlamı, nişanlanacak kişinin’ ‘makul surette hare’ ket etme” yeteneğine sahip olmasıdır. Davramş, eylem ye işlemlerinin anlamını idrâk edemeyen kimse bu yeteneğe sahip değildir. Akıl hastası, akü zayıfı, bunak olanlar bu durumdadırlar. Sarhoşlar, uyurgezerler, ipnotizma altında tutulanlar ve benzerleri de, bu hali doğuran sebeplerin etkisi sürdükçe, geçici olarak, mümeyyiz değildirler (gayrımü-meyyiz durumdadırlar). Demek ki; rüşte ermiş olsa bile, bir kimsenin, mümeyyiz olmaması durumunda, nişanlanma ehli yetiyokur.
Bizim kanunumuza göre bir kimsenin “mahcur” olması da nişanlanma ehliyetini etkiler. Mahcur olma hali (kısıtlılık) mahkemenin belli sebeplere dayanarak verdiği kararla doğan bir haldir. Çoğu kere akıl veya ruh hastalıklarından ileri geleıi kısıtlılık, bazı hallerde, kısıtlanan kimsenin aklı başında da olsa gerçekleşebilir’Mesela, bir yıldan çok özgürlüğü bağlayıcı cezaya çarptırılmış bir kimse hakkında da mahkemece “hacir kararı” verüir. İşte, bir kimse reşit ve mümeyyiz olduğu hâlde, hakkında kanunî bir sebeple kısıtlama (hacir).kararı verilmişse, kendi başına nişanlanma ehliyetinden mahrum olur.
Ehliyet yönünden yaptığımız bu açıklamalar, bir kimsenin kendi basma nişanlanmaya kalkışması hali için geçerlidir. B aşka bir deyişle, yukarıda açıkladığımız ehliyet şartı gerçeUeşmemişse, bir kimse, kendi karan ve eylemiyle nişan ilişkisi kuramaz. Ama, kanun yapıcı, bu ehliyetsizler kategorisine mümeyyiz olmama yüzünden değil, küçük (onsekiz yaşından küçük) olma veya mahcur olma dolayısıyla girenler için başka bir. imkan sağlamıştır. Bunlar “kanunî mümessillerinin önayı”nı aldıkları takdirde nişanlanmaya ehildirler. Mesela, bir yıldan çok hapis cezasına çarptırıldığı için hacir altına alınan kimse, kanunî temsilcisi (vasisi) onaylarsa, nişanlanabilir. Bunun gibi mesela, aklı başında sayılabilecek bir genç (nişanlanmanın anlamını idrak edebilecek aklî olgunluğa ulaşmış), onsekiz yaşını doldurmadan önce de kanunî temsilcisinin (velisinin) onayı ile nişanlanabiKr; Küçük ve mahcurların nişanlâhabilmeleri bakımından tarafların karşılıklı mektuplaşmalarından, birbirleriyle evlenme isteklerini açıklamış olduklarını tesbît ediyorsak, nişanlanma gerçekleşmiş demektir. Kısaca bir işlem olmadığını, karşılıklı evlenme isteğinin varlığını gösteren faktörler varsa nişanlanmanın gerçekleşmiş olacağım söyleyebiliriz. Bu faktörlerin ne olduğu, her somut olayda, olayın özelliklerine göre tesbit edilip, değerlendirilecektir. Nişanlılık ilişkisinin mevcut ohıp olmadığı yolunda bir ihtilaf ortaya çıkarsa, bu ihtilafı çözecek olan yargıç, taraflarca ileri sürülen olguları bir bir inceleyip değerlendirerek, bu konuda bir sonuca varacaktır.
Kanunda söylendiği gibi, nişanlanmanın meydana gelmesi için, tarafların karşılıklı evlenme vaâdlerinin bulunması gerekmektedir. Bu karşılıklı vaadler, yukarıda da bahsettiğimiz gibi işlemin temelini oluşturan “karşılıklı irade” şartıdır. Bu temel öge olmaksızın bir nişanlanmanın mevcudiyetinden bahsedilemez. Ama bu öge veya şart nişanlanma dediğimiz ilişkinin kurulması için gereken yegane öge veya şart değü? dir. Bunun dışında, geçerli bir nişan ilişkisinin kurulması için, başka şartların da gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
İ) Ehliyet şartı en başta gelen şarttır, Bir kimsenin nisanlanabilmesi için belli bir olgunluğa erişmiş olması gerekir. Bu olgunluk “rüşt” dediğimiz ve bütün hukukî işlemlerin yapılmasında aranan belli bir yaşla belirlenen bir olgunluktur. Bizim kanunumuza göre rüşt “onsekiz yaşın, tamamlanmasıyla” gerçekleşir. Şu hale göre bir kimsenin kendi basma nişanlanma kararı vermesi için onsekiz yaşını doldurmuş olması aranacaktır. Bunun yaraşıra, onsekiz yaşını doldurmuş olan kişinin, öteki hukukî işlemlerde olduğu gibi, “mümeyyiz olması” da gerekecektir. Bunun anlamı, nişanlanacak kişinin’ ‘makul surette hare’ ket etme” yeteneğine sahip olmasıdır. Davramş, eylem ye işlemlerinin anlamını idrâk edemeyen kimse bu yeteneğe sahip değildir. Akıl hastası, akü zayıfı, bunak olanlar bu durumdadırlar. Sarhoşlar, uyurgezerler, ipnotizma altında tutulanlar ve benzerleri de, bu hali doğuran sebeplerin etkisi sürdükçe, geçici olarak, mümeyyiz değildirler (gayrımümeyyiz durumdadırlar). Demek ki; rüşte ermiş olsa bile, bir kimsenin, mümeyyiz olmaması durumunda, nişanlanma ehliyeti yokur.
Bizim kanunumuza göre bir kimsenin “mahcur” olması da nişanlanma ehliyetini etkiler. Mahcur olma hali (kısıtlılık) mahkemenin belli sebeplere dayanarak verdiği kararla doğan bir haldir. Çoğu kere akıl veya ruh hastalıklarından ileri geleıi kısıtlılık, bazı hallerde, kısıtlanan kimsenin aklı başında da olsa gerçekleşebilir’Mesela, bir yıldan çok özgürlüğü bağlayıcı cezaya çarptırılmış bir kimse hakkında da mahkemece “hacir kararı” verüir. İşte, bir kimse reşit ve mümeyyiz olduğu hâlde, hakkında kanunî bir sebeple kısıtlama (hacir).kar,arı vermişse, kendi başına nişanlanma ehliyetinden mahrum olur.
Ehliyet yönünden yaptığımız bu açıklamalar, bir kimsenin kendi basma nişanlanmaya kalkışması hali için geçerlidir. Başka bir deyişle, yukarıda açıkladığımız ehliyet şartı gerçekleşmemişse, bir kimse, kendi karan ve eylemiyle nişan ilişkisi kuramaz. Ama, kanun yapıcı, bu ehliyetsizler kategorisine mümeyyiz olmama yüzünden değil, küçük (onsekiz yaşından küçük) olma veya mahcur olma dolayısıyla girenler için başka bir. imkan sağlamıştır. Bunlar “kanunî mümessillerinin önayı”nı aldıkları takdirde nişanlanmaya ehildirler. Mesela, bir yıldan çok hapis cezasına çarptırdığı için hacir altına alınan kimse, kanunî temsilcisi (vasisi) onaylarsa, nişanlanabilir. Bunun gibi mesela, aklı başında sayılabilecek bir genç (nişanlanmanın anlamını idrak edebilecek aklî olgunluğa ulaşmış), onsekiz yaşını doldurmadan önce de kanunî temsilcisinin (velisinin) onayı ile nişanlanabiKr; Küçük ve mahcurların nişanlânabilmeleri bakımından sözü edilen onay, nişanın yapılmasından önce veya yapılması sırasında verilen bir izin şeklinde olabileceği gibi, küçüğün veya mahcurun kendi başına yaptığı nişanlanmaya sonradan rıza gösterme (icazet) şeklinde de olabilir. Böyle bir onay yoksa, küçüğün veya mahcurun yaptığı nişanlanma bağlayıcı olmaz.
2) Nişanlanma iradesinin bizzat nişanlanan kimseye ait olması gerekir. Bir başka kişinin kararı ile nişan ilişkisi kurulamaz. Çünkü nişanlanma hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan (münhasıran şahsa bağlı haklardan)dır. Şu halde, mesela, bir kimse anasının, babasının veya bir dostunun istemesiyle nişanlanmış olmaz. Bu konudaki iradenin, kişinin kendi iradesi olması şarttır. Ama bu zorunluğu, kişinin nişanlanma iradesini bir temsilci aracılığıyla iletmesi veya açıklaması hali ile karıştırmamak lazımdır. Buna engel yoktur. Mesela, bir genç, anasına veya bir arkadaşına ricada bulunarak, nişanlamasını istediği genç kıza bu konudaki teklifinin duyurulmasını istese, annenin veya arkadaşm ilettiği bu irade ile nişanlanmanın gerçekleşmesi mümkündür. Kısaca söylenirse, “karar” iradesi bizzat nişanlının iradesi olmak şartıyla nişanlanmada temsile cevaz vardır.
Temsil imkanının bulunması halini, kanuni temsilcinin (velinin, vasinin) tasdiki ile de karıştırmamak gerekir. Bu tasdik, küçüğün veya mahcurun nişanlanma iradesine eklenen ayrı bir iradedir. Burada temsil sözkonusu değildir.
3) Nişanlanma için açıklanacak evlenme vaadinin iradeyi bozucu sebeplerden dolayı sakatlanmamış olması da gerekir. Nişanlanan kişi, esaslı bir hataya düşerek veya hileye uğrayarak veya korkutularak nişanlanma iradesini açıklamişsa, bu işlem kendisini bağlamaz. Bu gibi durumlarda iradesi sakatlanan taraf, buna dayanarak nişanı bozduğunu belirtmişse, nişanlılık ilişkisi baştan itibaren geçersiz olur.
Nişanlanmada muvazaa (dolaylı işlem) varsa, nişanlılık meydana gelmemiştir. Mesela, taraflar gerçekte nişanlanmadıklarını bilerek, sırf dışarıya karşı böyle bir görüntü yaratmak amacıyla nişanlanmış gibi hareket ediyorlarsa (meselâ, bir nişan töreni yaparak, birbirleriyle nişanlı olduklarım ilan etmişlerdir), nişanlanma gerçekleşmiş değildir. Bunun gibi, sırf şaka olsun diye (latife beyanı) taraflar birbirleriyle nişanlı olduklarını söylemekte iseler, bu durumda da nişanlanma meydana gelmiş sayılmaz.
Hukuki açıdan üzerinde durulan bu şartlar rfıgııyte, tiîşbp ilifikjgjnin kurulmasını tabiî olarak engelleyen bazı sebeplere de temas etmekte yarar vardır. En başta belirtilmesi gereken engel, nişanlanacak kişiler arasında cinsiyet özdeşliğidir. Aynı cinsiyetten olanlar arasında evlenme olamayacağı için, böyle bir evlenmenin vaad edilmesi de tabiî olarak, anlamsızdır. Bundan başka, evlenmeyi engelleyen derecede hısımlık hali de geçerli bir nişan ilişkisinin kurulmasını imkansız kılar. Mesela iki kardeş arasında nişanlanma imkansızdır. Evli bir kimsenin bir başka kişi ile nişanlanması için de aynı çözüm geçerli olur. Hatta eşinden boşanmak üzere mahkemeye başvurmuş olan kimsenin, boşanma kararı verilip kesinleşmedikçe geçerli bir nişanlanma yapamayacağı kabul edilir (Bunun aksine görüş ileri sürenler varsa da, bu görüşün doğru olduğu söylenemez). Nihayet, mevcut bir nişanlılık ilişkisinin bile, nişanlıları başka biriyle yeniden nişanlanmadan alakoyacağı kabul edilmelidir. Bununla birlikte bu engelin kesin bir engel olmadığı, nişanlı iken tekrar nişanlanan kimsenin bu eyleminin ilk nişandan döndüğü anlamına geleceği ileri sürülebilir.
Nişanlanma “evlenme vaadi” ile yapılması gereken bir işlem olduğu için, tarafların “sadece nişanlı kalmak” üzere nişanlanmaları mümkün değildir. Buna karşılık evlenme için belli bir zaman koyarak nişanlanmaya engel olmamak gerekir. Genellikle kabul edildiği gibi, nişanlanmanın bir “şarta” bağlanması da mümkündür. Bu şart “geciktirici” bir şart olacağı gibi (mesela, bu ay yağmur yağarsa nişanlılığımız yürürlüğe girecektir), “bozucu” bir şart da (mesela, bu ay yağmur yağarsa nişan bozulacaktır) olabilir. Buna karşılık “iradî şart” adı verilen şartla nişanlanma yapılamaz.
Logged
Kadın Temsilcisi
KadıncaForum
*****

Offline

Mesajlar: 27222

View Profile
Re: Nişanlanmanın Meydana Gelmesi
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 12:45:57 »

 
      uyari
Merhaba Ziyaretçi, Öncelikle Sitemize Hosgeldin. Ben KadıncaForum Botu Olarak Siteden Yararlanabilmeniz İçin, Üye Olmanızı Öneririm. Unutmayınız! Bu Site Sadece, Biz Kadınlara Özeldir.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nişanlanmanın Meydana Gelmesi oyunlari, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi programi, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi oyunu indir, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi program yükle, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi download, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi istenmeyen tüyler, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi resimleri, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi haber, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi yükle, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi lazer epilasyon, Nişanlanmanın Meydana Gelmesi msn eklentisi, sarki sözleri
Sayfa: [1]   Yukarı Çık :)
 
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Kalp Krizi Nasıl Meydana Gelir Yeni
Kalp ve Damar Hastalıkları
kezban62 0 1685 Son Mesaj 06 Mayıs 2010, 19:03:16
Gönderen : kezban62