Sonuçlara göre, 40 ve 50’lerindeki kadınlarda deri kırışıklıkları ne kadar kötü ise kemik yoğunlukları da o kadar düşükmüş.

 

“Bu bilgi… Menopoz sonrası kadınlarda, pahalı testlere ihtiyaç duymadan, bir bakışta kırık riskini belirleme olasılığı için işe yarayabilir” diyor Yale Tıp Okulu’ndan Üreme Endokrinoloğu ve araştırmanın başındakilerden biri olan Dr. Lubna Pal.

 

Bununla birlikte, sonuçları doğrulamak için daha fazla araştırma gerekiyor.


Pal ve arkadaşları, 40’lı yaşlarının sonunda ve 50’li yaşlarının başında, son adet dönemini en az 3 yıl önce yaşamış  ve hormon tedavisi için ilaç kullanmayan 114 kadın ile çalıştı.

 

Araştırmacılar, her kadına yüz ve boyun kırışıklıkları için kırışıkların yoğunluğu ve derinliğini göz önünde bulundurarak bir puan verdi.

 

Ayrıca, durometer denen bir cihazla kadınların alınları ve yanaklarındaki cilt sıkılığını da ölçüp, X-ışını analizi ile belirledikleri kemik yoğunlukları ile karşılaştırdılar.

 

Kötü kırışıklıkları olan kadınların, pürüzsüz yüzlü olanlara göre daha düşük kemik yoğunluğuna sahip olduğunu gördüler.

 

Kırışıklıklar ve kemik yoğunluğu arasındaki ilişki yapılan tüm testlerde oldukça belirgindi – kalça, omurga ve topuk- ve kemik yoğunluğunu direk etkilediği düşünülen yaş ve vücuttaki yağ oranı gibi faktörlerden tamamen bağımsız sonuçlardı. Ayrıca, yüz ve alın derisinin sıkılığı büyük kemik yoğunluğu ile ilişkili bulunmuştur.

 

Kemikler ve cilt ortak yapı blokları paylaşır, kollajen olarak bilinen bir grup protein. Biz yaşlandıkça, kollajendeki değişimler deride değişikliklere sebep olabilir, daha derin kırışıklıklar ya da deri sarkmaları gibi. Peki aynı zamanda kemik yapısında bozulmalar? Bu ilişkinin inkar edilemez şekilde ispatlanması için daha uzun soluklu araştırmalar yapılması planlanıyor.