1
.:: KadıncaForum Eğlence / Bilgi ::. / Masal ve Hikayeler / Ynt: Şarkıcı Bülbül - Sesli Masal - Trt Radyo Masal Kutusu Programı
: 15 Ekim 2023, 17:45:04
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
ŞARKICI BÜLBÜL - SESLİ MASAL - TRT RADYO MASAL KUTUSU PROGRAMI Yazan: Serdar Yıldırım Sunucu: Oya Deniz Çongar https://youtu.be/BsB-5ZlG2uI?si=nkUCO0h7XTCsp8mt ---------------------------------------------- KONUŞAN LEYLEK - SESLİ MASAL - TRT RADYO MASAL KUTUSU PROGRAMI Yazan: Serdar Yıldırım Sunucu: Oya Deniz Çongar https://youtu.be/QhtiGWKNqA0?si=5NXHQ6EET33K_6zX |
2
: 19 Haziran 2023, 20:35:55
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
BİR MUSTAFA KEMAL YARATMAK Gerçeğinin tıpatıp benzeri Beyni akıl dolu, oldukça zeki Yaşadığı çağın çok ilerisinde Dünya durdukça ışığıyla Evreni aydınlatacak Bir Mustafa Kemal yaratmak. * * * * Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyan Biz bu sınırlar içinde özgür ve Bağımsız yaşamak istiyoruz diyen Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Onca yokluğun arasında kaybolmayan Türkiye Cumhuriyeti'ni yoktan var eden Savaş meydanlarının yenilmez armadası Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanı olan Bir Mustafa Kemal yaratmak. * * * * Bir kurtarıcı olarak Çanakkale'ye gelmek İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden ziyade Bir buçuk yıl acımasız doğa koşullarıyla ve Karla, kışla mücadele etmek Tabancasından çıkan tek bir kurşunun izini sürmek Düşman gemilerini Çanakkale'nin Karanlık sularına gömmeden Yağmur ve kar bulutlarını Paramparça eden Bir Mustafa Kemal yaratmak. * * * * Kağıt önümde, kalem elimde Yeni bir şey yok dünümde, bugünümde Aydınlık yarınlar vardır geleceğimde Adım Serdar Yıldırım der, coşar, çağlarım. SON -------------------------------------------------------------- ATATÜRK İLE İLGİLİ BİR ŞİİR YAZMAK Kağıt önümde, kalem elimdedir Bir büyük enerji benim beynimdedir Kalem kağıdın üstünde kanatlanıp uçtukça Coşarım, ışık olurum Anadolu'yu aydınlatırım. * * * * Atatürk şiiri yazmaya başladığımda Burası evim olabilir, bir otobüs durağı veya Bir marketin bahçesi olabilir. Konuya odaklanırım Dakikalar sonra İlk cümleler kağıda düştüğünde Sadece yazmak, daha çok yazmak isterim. * * * * Şu son altı yılda yazdığım Atatürk ile ilgili seksen iki şiirim Okurlar tarafından beğenildi, takdir edildi Onlar haykırdılar, Atatürk, dediler Atatürk bizim tek önderimizdir, dediler. * * * * Atatürk gibi bilgili, atak ve cesur olmak Komutasındaki az bir kuvvetle Yurdunu savunmaya çalışmak Değişik zamanlarda yaptığı pek çok savaşta Her zaman galip gelmek, hiç yenilmemek Anadolu bozkırında Üstün düşman kuvvetlerini Yok etmek. * * * * Azim ve kararlılık Sağlam bir irade Üstün görüş yeteneği Olayı anında okumak Yanlış giden bir şeyler olduğunda Önlemini almak Tek bir güce, kendine inanmak Geçilemez denen düşman mevzilerini Paramparça etmek. * * * * Zafer kazanmış bir kumandan edasıyla değil, Vatan kurtarmış bir komutan gibi Türkiye Cumhuriyeti'ni Dünya tarihine armağan etmek. SON Yazan: Serdar Yıldırım ------------------------------------------------ DÜNYADAN BİR MUSTAFA KEMAL GEÇTİ Toprakları işgal edilmiş bir vatan Bağrına hançer dayamış olan düşmana çatan Özgürlük yolunda inanılmaz adımlar atan Düşmanın yüz tanesini bir kurşuna satan. * * * * Başka milletlere boyun eğmeyi reddeden Bunun için, sessiz kalmayan, isyan eden Sekiz yıl boyunca cepheden cepheye giden Anadolu'nun boşluğunda düşmanı mahveden. * * * * Ey Kurtuluş Savaşı'nın yenilmez armadası Ey dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanı Ey Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Tarih senden yana, bunu fazlasıyla hak ediyorsun. * * * * Dünyadan bir Mustafa Kemal geldi, geçti Bu dünyada yaşamayı herkesten çok hak ediyordu Mümkün olsa yaşamımdan on yılımı uğruna feda ederdim İnanın Anadolu şu anda bambaşka bir kimliğe bürünürdü. SON Yazan: Serdar Yıldırım ---------------------------------------------- MUSTAFA KEMAL: SAVAŞTA VE BARIŞTA DEVRİM Devrim yaparsın savaş meydanlarında Girdiğin her savaşı kazanırsın Tarih yazarsın Mustafa Kemal gibi Mustafa Kemal Atatürk gibi. * * * * Tarih kitaplarının yazdığı Savaş kahramanları Başka bir ülkenin sınırını geçenlerdir Onlar oraları fethederler. * * * * Mustafa Kemal onlara benzemez Yurdunu istila eden düşmanlara karşı koyar Arada dağlar kadar değil, Çağlar kadar fark vardır Fikirleriyle, düşünceleriyle orta çağ karanlığını yok etmiştir Atatürk Çağı başlamıştır. * * * * Atatürk Çağı hiç bitmeyecektir Dünya durdukça var olacaktır Dünya sonsuza kadar var olacağına göre Atatürk hep en önde, hep zirvededir. SON Yazan: Serdar Yıldırım -------------------------------------------------------- ATATÜRK GİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK Atatürk, dünyanın gelmiş, geçmiş En büyük insanı O, bir önder, lider. Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyan Askeriyle omuz omuza savaşan Düşmana geçit vermeyen Vatanı için, canını tehlikeye Atmaktan çekinmeyen Bir özgürlük sevdalısı. * * * * Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Tarihe ismini altın harflerle yazdıran En kült düşüncenin bile görmezden gelemeyeceği Bir bağımsızlık sevdalısı. * * * * Başkalarına zarar vermemek şartıyla İstenilen hayatın yaşanabileceği Yenilene, içilene karışılmayan Düşüncenin özgür olarak İnsan beyninde şekillendiği İnsana hayat veren öz güvenin Sevgi ve barışta kesiştiği Mutlaka savaş olacaksa Bunun bilim ve teknolojide İleri gitmek için, yapılacağı Bir üstün güç sevdası. * * * * İnsanoğlu bir milyar yıldır dünyada var Bu bir milyon yıl olarak kabul görür Yine de tarih on beş - yirmi bin yıla Sığdırılmaya çalışılır. Bu durum insanlar tarafından kabul gördükçe İnsanın atasını tanıması zor olur. * * * * Atatürk'ü sevelim Devrimlerine sahip çıkalım Dünyada yirmi dört tane İslam Ülkesi var. Bunun yirmi üç tanesi iç çatışma ve Karışıklık içinde. * * * * Atatürk, Atatürk diyelim Güzelim Cumhuriyetimizi Dış güçlere teslim etmeyelim Özgür ve bağımsız yaşayalım Atatürk ilke ve devrimlerinden ayrılmayalım. SON Yazan: Serdar Yıldırım ------------------------------------------------------ ATATÜRK BİR DEHA Deha, çağının çok ilerisinde Fikirlerle donanmış demektir Deha, özgür ve bağımsızdır Tarz yaratır ve bu tarzı İnsanlığın yararına kullanır. * * * * İnsanlığa yararı olsun diye Ortaya atılan fikirler Anında herkes tarafından Kabul görmez. * * * * Orta çağ karanlığında yaşayanlar, Yaşadığı çağdan ayrılmak istemez İlerici fikirleri kabul etmez Kendisi gibi gerici olmayanların Önünü kesmeye çalışır. * * * * Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk: Asıl savaşımız bundan sonra başlıyor, demiştir. O'nun devrimlerine En yakın arkadaşlarından karşı çıkanlar oldu. * * * * Ben maaşımı padişahtan alıyordum Şimdi maaşımı kimden alacağım, diyenler İstanbul'da her gün binlerce kişiye Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı Anadolu'ya gidelim, Kurtuluş Savaşı'nı başlatalım, diyenler. * * * * Aradan zaman geçtikçe Anadolu karanlıktan kurtuldukça Kültür, Anadolu'yu aydınlattıkça Ülkeyi terk edenler oldu. * * * * Bunlardan, Atatürk aramızdan ayrıldıktan sonra Mustafa Kemal haklıymış, deyip Geri dönenler oldu. Aralarından milletvekili seçilenler oldu. * * * * Atatürk hakkında araştırma yapalım Gerçekleri öğrenelim Kendimiz bir tarz yaratalım Atatürkçü olalım. * * * * İnsanoğlu beyninden prangaları söküp atarsa En yüceye, en büyüğe ulaşır Benim de, büyüğüm de Yabancı güce boyun eğme Sen Türk'sün, Türk olduğunu unutma. * * * * En büyük Türk Atatürk de O'nun izinden git Başka her türlü yol Senin için, çıkmaz yol. SON Yazan. Serdar Yıldırım ------------------------------------------------------------ ATATÜRK GİBİ OLMAK Halktan yana olmak Halkla birlikte olmak Yanlış kararlar alıp Halkın nefretini kazanmamak. * * * * Öz güven sahibi olmak Halka güvenmek Halkın istemediği bir durumun Yaşanmasına asla izin vermemek. * * * * Atatürk gibi olmak Savaşta ve barışta Halkın canını Kendi canından üstün saymak. * * * * Atatürk gibi olmak Bir tek vatandaşının canına Kefil olmak Vatandaşını koruyamıyorsan Görevini bırakmak. * * * * Atatürk gibi olmak Tarımda ve hayvancılıkta Anadolu'nun ve Trakya'nın Dünyada ön sıralarda olmasını sağlamak. * * * * Yönetimine geldiğin Dünya durdukça var olacak Türkiye Cumhuriyeti'nin İleri gitmesini sağlamak. * * * * Atatürk, Atatürk demek Atatürk ilke ve devrimleri Işığında yolunu aydınlatmak Başka her yolun karanlık Olduğunun farkına varmak. SON Yazan: Serdar Yıldırım ---------------------------------------------------- MUSTAFA KEMAL GERÇEK, GERİSİ YALAN İngiliz'in izniyle yunan Batı Anadolu'yu etti talan İmkansızı mümkün kılan Mustafa Kemal gerçek, gerisi yalan. * * * * Yunan, Batı Anadolu' da çok can aldı Evleri yağmaladı, köyleri yaktı Efeler, yunan için, dağa çıktı Yunanla savaştı, bu vatan bizim, dedi. * * * * Takviye kuvvetler cepheye geldi Yunan, zafer naraları attı Çarpışmalar şiddetli geçiyordu Efeler, giderek azalıyordu. * * * * Kurtuluşun bir yolu olmalıydı Anadolu yunana teslim edilemezdi Halk, bir bütün olarak harekete geçmeliydi Ancak halka bir önder gerekliydi Bu önder Mustafa Kemal olabilir miydi? * * * * Doğuda az bir kuvvetle rusları durduran Çanakkale'de ingiliz ve fransızları bozguna uğratan Yurdun her karış toprağını kahramanca savunan Mustafa Kemal olabilir miydi? * * * * Mustafa Kemal, Anadolu halkını harekete geçirdi Onlardan seninleyiz mesajını aldı Büyük Taarruz'da en öndeydi ve ileri atıldı Pek çok can O'na göğsünü siper etti O yaşamalıydı ve Anadolu düşmandan kurtulmalıydı * * * * Mustafa Kemal güveni boşa çıkarmadı Yurduna saldıran düşmanları perişan etti Kurtulanlar, ülkelerine zorlukla kaçtı Geride kalanlar için, acı son vardı SON Yazan: Serdar Yıldırım ------------------------------------------------------- YA ATATÜRK OLMASAYDI? Anadolu'da kilise çanları çalardı Etnik azınlık Türkler, bundan rahatsız olurdu Camiler kiliseye çevrilirdi Ezan sesi duyulmazdı. - * * * Papazlar, hayata yön verirdi Krallara taç giydirirdi Beşe bölünen Anadolu'da Beş krallık hüküm sürerdi. - * * * İngiliz, Fransız, İtalyan Anzak ve Yunan Krallığı Anzaklar kimdir derseniz İngilizler tarafından Çanakkale'ye getirilen Avustralya yerlileri. - * * * Ey şimdiki zamanda yaşayan insan, Sen hayatta olmazdın Baban, annen var olmazdı Onlar bu dünyaya gelmezdi Seni dünyaya getirmek için, Geleceği ezmezdi. * * * * Atatürk ilkeleri ve devrimleri Işığında yolunu aydınlat Sana başka önder gerekmez Tek önderin Atatürk olmalı. SON Yazan: Serdar Yıldırım -------------------------------------- DEVRİM ATEŞİ VE ATATÜRKÇÜLÜK Dünya Halkları' nın kardeşliği için, Çalışan devrimciler, İnsanlığın geleceğine ışık tutan, Kültür yolunu aydınlatan, Baskıdan, zorbalıktan uzak, İnsan yaşantısına karışılmaz, Bilinci üstüne kurulan, Atatürkçü fikir ve düşünce sistemi. * * * * Bir arkadaşımla akşamdan başlayan, Sabaha kadar süren konuşmalarda, İlk zamanlar beni sessizce dinleyen, Ayakkabı tamircisi arkadaşımın, Gecenin bir vakti aniden beliriveren Çakmak çakmak bakışları: Yediğime, içtiğime kimse karışamaz. Bu konuda teklif bile sunulamaz, Dediğini unutamadım. * * * * Kırtasiye dükkanımın yanına Tamirci dükkanı açtığında, Hayatın akışına kapılıp, Savrulup gitme durumu vardı. Zamanla gerçekleri öğrendi, bilinçlendi. Araştırdı, anlattıklarımın doğruluğuna inandı. Atatürk, en büyük devrimcidir, dedi. Devrimciliğin önde gelen savunucusu oldu. Sonraki konuşmalarda bir ben söyledim, bir o anlattı. Anlattıklarıyla kültür yolunu aydınlattı. * * * * Aradan 5 yıl geçti. Arkadaş, o dükkandan taşındı. Ben anılardan rahatsız oldum. Ayları gün diye hesap ettim. Ben de dükkanımdan taşındım. * * * * Sonradan görüşmemiz devam etti. Genelde ben arkadaşı yeni dükkanında rahatsız ettim. Akşamdan sabaha konuşmamız devam etti. Engelleri yıktık, kötüleri cezalandırdık. * * * * 1994-95-96 yıllarında İstanbul'a gittim. Yayınevleri beni pas geçti. İngiliz, fransız olsan, Hikayelerini kitap olarak basardık. Türk'sün, yazdıklarını çöpe at dediler. * * * * 3-Eylül-1997 yılında Ayla ile evlendim. 38 yaşındaydım, internet böylesine yaygın değildi. 1999 yılında oğlum Serkan dünyaya geldi. Birkaç ay sonra tamirci evime geldi. Araba almış, yanında 4 işçi çalıştırıyormuş. Bankada param var, iki katlı villa aldım, dedi. Nasıl böyle zengin oldun, dedim. Hep senin anlattıkların, Soruları cevapladım, olayı çözdüm, dedi. * * * * Ben soruların cevabını bulamadım. Babam öğretmendi, zor geçiniyordu. Ben şimdi zar-zor geçiniyorum. Ben devrimciyim ve Atatürkçü kalmak istiyorum. * * * * Neden bunları yazıyorum? Önemli olan, insanlığın geleceği. Hiçbir canlı isteyerek dünyaya gelmez. Milliyetini, dinini seçme şansı yoktur. Bütün dinler, taraftarına cennet vaat eder. Her din kendi dininin en üstün olduğunu öne sürer. * * * * Şu son 3 yıldır sadece Atatürk Şiirleri yazıyorum. Kıyısından, köşesinden olaya girmek zorundayım. Bazı konularda yapılan hataları onarmak zorundayım. İnsanlığın geleceği üstüne yapılan kurgunun ayarını yapmak zorundayım. Bu fikirleri yüzlerce, binlerce insana ulaştırmak zorundayım. SON Yazan: Serdar Yıldırım |
3
: 19 Haziran 2023, 20:31:16
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
BEN ATATÜRK SEVDALISIYIM Ben bir zamanlar çocuktum. Annem bana Karaçor derdi. Zayıf bir kara çocuk, Özgün düşünme yeteneğine sahip, Uygar, çağdaş, Geçmişi araştıran, Her güne yeni bir umutla başlayan, Geleceği kurgulayan, Zayıf ama güçlü, çok güçlü. * * * * Mahalle maçlarında Karşı takımın golcüsü iyiyse Kaleci. Maç normalde devam ediyorsa Golcü. Kaleciyse penaltı kurtaran, Golcüyse hata affetmeyen. * * * * Babam öğretmendi, Atatürk derdi. Annem ev hanımı, Atatürk dedi. Ben de uygar, çağdaşım ya Atatürk, Atatürk, Atatürk dedim. * * * * Benim kalbim Atatürk der atar. Benim beynim Atatürk der çalışır. Benim damarımda kan, Atatürk der dolaşır. Atatürk demeden güne başlarsam, Ayaklarım birbirine dolaşır. * * * * Ben Atatürk sevdalısıyım. Atatürk için bir şeyler yapmak çabasındayım. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde İnsanlar yeni bir güne umutla başlıyorsa Bunu Atatürk'e borçludur. SON Yazan: Serdar Yıldırım . ------------------------------------------------ ATATÜRK ÇAĞI İlk Çağ, Orta Çağ Yeni Çağ, Yakın Çağ Yakın Çağ 1789 Fransız Devrimi'yle başladı Sonrasında Atom Çağı, Uzay Çağı dediler Mayasız sütten yoğurt olmadı Aradan 211 yıl geçti 2000 yılına girildi Atatürk Çağı başladı. * * * * Atatürk Çağı dünyaya barış getirdi Atatürk Çağı dünyaya kardeşlik getirdi Bir milletin başka bir millete baskısını sildi Her milletin kendi bayrağı altında toplanmasını sağladı. * * * * Bu durum 2020 yılında sağlandı mı? Hayır, sağlanmadı Sağlanması zaman alır mı? Evet, alır Dünyada yaşayan insanlara İyiliksever fikirleri kabul ettirmek Zordur, çok zordur. * * * * Ey dünyalı, Atatürk Çağı başladı Bunun farkında olmalısın Atatürk Çağı'nı kabul edenlerin En başında sen olmalısın. SON Yazan: Serdar Yıldırım -------------------------------------------------------------- BEN MUSTAFA KEMAL OLSAYDIM Selanik'te doğsaydım Şemsi Efendi İlkokulu'nda okusaydım 24 yaşında yüzbaşı olsaydım Yurdun kurtuluşu yolunda adım atsaydım. * * * * Tayin olduğum her yerde Suriye'de, Sofya'da İki-üç subay arkadaşım bile olsa Örgütlenseydim, onlarla haberleşseydim. * * * * Sonunda Çanakkale'ye gelseydim Komutayı ele alsaydım İngiliz, Fransız savaş gemilerini Boğazın karanlık sularına gömseydim. * * * * 19-Mayıs-1919' da Samsun'a çıksaydım Amasya Tamimi'ni yayımlasaydım Erzurum ve Sivas Kongrelerini yapsaydım. * * * * Ben Mustafa Kemal olsaydım Bunları başarabilseydim Böylesine büyük ve görkemli olabilseydim Tarihe ismimi altın harflerle yazdırabilseydim. * * * * Bu yazdıklarımı ben başaramazdım İki kişiyi bir araya getirip örgütleyemezdim Conkbayırı'nda gece saat 04:30'da Hücum deyip ileri atıldığımda Asker peşimden gelmezdi. * * * * Ben Mustafa Kemal olmaya özendim Keşke Mustafa Kemal olsam dedim Dünyada yaşayan insan neslinin Mustafa Kemalci olması tek dileğim. * * * * Ey gelecek yeni nesiller İnsan evlatları, Türk çocukları Mustafa Kemal Atatürk'ü unutmayın Özgür ve bağımsız kalın. * * * * Kimse size baskı yapamaz Böyle düşüneceksin diyemez Beyninize pranga vuramaz Çağ dışı bir yaşamı bugüne uyarlayamaz. * * * * Dün yoktur, kaybolmuştur Bugün Atatürk vardır Yarın yine Atatürk var olacaktır Atatürk sonsuza kadar var olacaktır. SON Yazan: Serdar Yıldırım ------------------------------------ TÜRK DEVRİMİ Devrim, karanlığın yok olması Aydınlığın başlamasıdır Devrim, yeniliklere ayak uydurmak Çağdaşlaşmak, medenileşmektir. * * * * Yüzyıllar ötesinde kalmış fikirler Zamanla geçerliliğini kaybeder Yeni düşünceler ortaya çıkar Bu değişim sonsuza dek sürer. * * * * Büyük Vatan Şairi Namık Kemal Millete hizmet yolundan asla vazgeçmedi Magosa zindanlarında bile Vatana hizmetten bahsetti. * * * * 1840-1888 yılları arasında Dünyadan bir Namık Kemal geçti Atatürk, lise yıllarında Namık Kemal'in Fikirleri beni çok etkilemiştir, dedi. * * * * Atatürk'e göre, Türkiye Cumhuriyeti Sınırları içinde yaşayan herkes Türk'tür. Bu cumhuriyette yaşayanlar Türklüğüyle övünmelidir. SON Yazan: Serdar Yıldırım ----------------------------------------- YOKSA SEN İNGİLİZ CASUSU MUSUN? Mustafa Kemal 1.5 yıl Çanakkale'de kaldı Kar, yağmur, çamur demedi, savaştı Anadolu'ya saldıran düşmanlara karşı koydu Yeni nesiller özgür ve bağımsız yaşamalıydı. * * * - İngiliz gemileri, siperlere binlerce bomba attı Nice canlar son nefesini verdiğini bilemedi Onlar biliyordu, Anadolu düşmana kalmaz Mustafa Kemal yalnız kalsa da düşmana teslim olmaz. * * * * Bombaların patlamadığı bir anlık zaman diliminde Zaman gezgini olarak Çanakkale'de olmayı düşledim Dileğim gerçekleşti, Türk siperlerindeydim Ben bir köşede otururken, Mustafa Kemal ayaktaydı Bombalardan korkmuyordu, bombalar O'ndan korkuyordu Pek çok bomba gidip uzakta patlıyordu. * * * * Mustafa Kemal beni fark etti, eliyle işaret etti: " Sen asker değilsin, ayağa kalk, kim olduğunu söyle? Yoksa sen İngiliz casusu musun? " * * * * Ayağa kalktım, selam verdim: Ben Serdar Yıldırım, gelecekten geliyorum Tarih 5-Eylül-2021 Pazar Türküm, Türk olmaktan gurur duyuyorum, dedim. * * * * " Demek 106 yıl sonrasından geldin İngiliz gemileri, Çanakkale'yi geçip, Marmara'ya giremez Burada zafer kazanmamız, Anadolu insanının gözyaşını silemez Anadolu insanı birlik olursa onları dünya gelse yenemez. " * * * * Bunun üzerine ben şöyle dedim: Her dediğinizin altına imzamı atarım Hepsi yüzde yüz doğrudur ve örnek alınmalıdır İngilizler, Çanakkale'yi geçemeyecekler. * * * * Konuşmam bittiğinde yakınımda bir bomba patladı Yüzlerce parçaya ayrıldığımı hissettim Ben bölünmemeliydim, dağılmamalıydım Bir bütün olarak kalmalıydım ve yaşadıklarımı Günümüz insanına anlatmalıydım Çeşitli iletişim kanallarıyla bunu Binlerce, on binlerce okura ulaştırmalıydım. SON ---------------------------------------------- MAVİ ATEŞ Deniz altında kalmış dağ patlar Bunun sonunda volkanik ada oluşur Baskı altında kalmış Türk patlar Bunun sonunda Türkiye Cumhuriyeti oluşur. * * * * Evren milyarlarca yıl önce Büyük patlama sonucu oluşur Galaksiler meydana gelir Galaksiler, yüz milyonlarca yıldız içerir. * * * * Bunlardan sadece birisi Samanyolu Galaksisi Benim de içinde yaşadığım Güneş sistemini barındırır. * * * * Bizim güneş sistemimizde Dokuz gezegen vardır Bu gezegenlerden biri de Sevgili dünyamızdır. * * * * Dünyada yaşayan insanlar Kendiliklerinden bir şeyler icat ettiler İnsanların fikir ve düşüncelerine Birtakım kısıtlamalar, baskılar koydular. * * * * Adına öğreti dediler Yaşantı dediler Halkları birbirine Düşman ettiler. * * * * Kim neye inanırsa inansın Benim gibi düşüneceksin diyemezsin Belki yanlışta olan sensin Değişik düşüneni anlamaya çalışmalısın. * * * * İnsanı insan yapan özellik Canlıların yaşamına saygı duymaktır Canlılara sevecen davranıp İnsan olduğunu unutmamaktır. * * * * Büyük bir ordu hazırlamakla Ülkelerin sınırını geçmekle O ülkeyi fethetmeye çalışmakla Sorunları çözemezsin. * * * * Bak Mustafa Kemal Atatürk Vatan savunması hariç Savaş bir cinayettir, demiş Savaşmayalım artık. * * * * Atatürk demişse doğrudur İnsanlar savaştan kaçınmalı Dünya durdukça Barış içinde yaşamalı. SON Yazan: Serdar Yıldırım |
4
: 19 Haziran 2023, 20:22:42
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
ATATÜRK İLKELERİ İnsanlar, zor durumdaysa Çaresizlik içinde kıvranıyorsa Bir çıkar yol bulunamıyorsa Mutlaka karanlık aydınlatılacaksa Halkçılık ilkesini kullanmalısın. * * * * İnsanlar, fikir anlaşmazlığındaysa Kargaşa yüzyıllardır sürüyorsa Bir çıkar yol bulunamıyorsa Mutlaka fikirler düzenlenecekse Laiklik ilkesini kullanmalısın. * * * * İnsanlar, yönetimde sıkıntıdaysa Her ağızdan bir ses çıkıyorsa Bir çıkar yol bulunamıyorsa Mutlaka yöneteni halk belirleyecekse Cumhuriyetçilik ilkesini kullanmalısın. * * * * İnsanlar, seçtiğine güvendiyse Seçilen halktan uzaklaşmışsa Bir çıkar yol bulunamıyorsa Mutlaka halk önemsenecekse Devletçilik ilkesini kullanmalısın. * * * * İnsanlar, giyimde özensizse Çağdaş çizgi dışındaysa Bir çıkar yol bulunamıyorsa Mutlaka uygarlık yakalanacaksa Milliyetçilik ilkesini kullanmalısın. * * * * İnsanlar, fikirde tekdüzeyse Hür düşünceye karşı çıkılıyorsa Bir çıkar yol bulunamıyorsa Mutlaka reform gerçekleştirilecekse Devrimcilik ilkesini kullanmalısın. SON Yazan: Serdar Yıldırım ------------------------------------- ATATÜRK Başında bir kalpak, Sırtında bir kürk. Kimdir bu diye sordular? Dedim Atatürk. * * * * Uygardır, medenidir. İnsanlık düzenidir. Dediler çağdaş kimdir? Dedim Atatürk. * * * * Trablusgarp, Bingazi'ye İtalyanlar asker çıkardı. Dediler kurtarmaya kim gitti? Dedim Atatürk. * * * * Çanakkale, Anafartalar, Seddülbahir, Conkbayırı Dediler düşmanın önüne kim çıktı? Dedim Atatürk. * * * * İngiliz gemileri, Sarayın önüne demir attı. Dediler teslim olan padişahı kim kurtardı? Dedim Atatürk. * * * * Yunan, İzmir'e çıkartma yaptı. Yüzlerce can aldı, evleri yağmaladı. Dediler İzmir'i kim kurtardı? Dedim Atatürk. * * * * Yunan Ordusu ilerledi. Ortalığı yakıp yıktı. Dediler Türk Ordusu'nu kim geri çekti? Dedim Atatürk * * * * Sakarya Irmağı doğusunda Orduyu eğitti, savaş öğretti. Dediler bu kim diye sordular? Dedim Atatürk. * * * * Hazır olduğuna inandı. Zafer mutlaktır dedi. Dediler Büyük Taarruz'u kim emretti? Dedim Atatürk. * * * * Osmanlı bitti dediler. Padişah gitti dediler. Dediler Türkiye Cumhuriyeti'ni kim kurdu? Dedim Atatürk. SON Yazan: Serdar Yıldırım ---------------------------------------- KAHRAMAN ATATÜRK Adın anılacak dünya durdukça Sen en öndesin insanlık var oldukça. * * * * Yoktur bu dünyada benzerin, eşin Vatanı kurtarmaktı senin işin. * * * * İngiliz, fransız, yunan toplandı. Anadolu'da batağa saplandı. * * * * Geçilemez dedin, geçmeye geldi. Yenilgi acısı içmeye geldi. * * * * Tuzak kurdular, seni yenmek için, Sonunda kahroldular, neden, niçin? * * * * Planlar sonsuz güven altındaydı. Düşman komutan ateş hattındaydı. * * * * Zafer mutlaktı, yenilgi imkansız. Türk Ordusu çözülürdü, sancısız. * * * * Bir sen geldin, sen Mustafa Kemal'sin, Bilemediler asla yenilmezsin. * * * * Savaş alanında düşmana çarptın, Düşman pişman oldu, çok iyi yaptın. * * * * Kesin bir daha karşına çıkmazlar. Bin yıl geçse de seni unutmazlar. SON Yazan: Serdar Yıldırım ---------------------------------------------- ATATÜRK'Ü SEVMEK ZORUNDASIN Kalbinde sevgi olmasa da Hiç kimseyi sevmesen de Atatürk bu vatanı kurtardı. Atatürk'ü sevmek zorundasın. * * * * Özgür ve bağımsız yaşıyorsan Köleliği düşman görüyorsan Hür düşünmeme engel olunamaz diyorsan, Atatürk'ü sevmek zorundasın. * * * * Atatürk sekiz yıl ailesinden ayrı kaldı. Gece gündüz demedi senin için savaştı. Yurduna saldıran düşmanları perişan etti. Atatürk'ü sevmek zorundasın. * * * * Samsun'a senin için çıktı. Erzurum ve Sivas kongrelerini senin için yaptı. Geceleri rahat uyku uyuyorsan, Atatürk'ü sevmek zorundasın. * * * * Evlendin, çocukların oldu. İşin var, maaşın var, aç değilsin. Sana bu yaşam kolaylığını sağlayan, Atatürk'ü sevmek zorundasın. * * * * Atatürk, Atatürk, Atatürk demelisin. Devrimlerinin takipçisi olmalısın. Yurdunu İngiliz'e, Yunan'a bırakmamak zorundasın. Atatürk'ü sevmek zorundasın. SON Yazan: Serdar Yıldırım -------------------------------------------------- YILLAR ÖNCESİNDEN BİR RÜZGAR ESTİ Bir rüzgar esti, yıllar öncesinden İnegöl'deki evimizin bahçesinden O bahçede erik ağaçları vardı. Asmada salkım salkım üzümler Ve bir dut ağacı. * * * * İki uzun kollu adam Kollarını açsalar ve uğraşsalar, Parmakları birbirine değmezdi. Kalındı dut ağacının gövdesi. * * * * O bahçedeki iki katlı Ahşap bir evde doğdum. Önceleri Serdar'dım. Sonraları Serdar Yıldırım oldum. * * * * Ben on iki yaşındaydım. Yaşı benden büyük Birtakım insanlar tartışıyordu. Atatürk, bu ülke için ne yaptı diyordu. * * * * Ben haykırdım: Atatürk bu vatanı kurtardı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Şimdi özgür ve bağımsız yaşıyorsan Bunu Atatürk'e borçlusun. * * * * Atatürk'e saygı duymalısın. Devrimlerinin izinden gitmelisin. Atatürk, Atatürk, Atatürk demelisin. Atatürkçülüğün en büyük savunucusu olmalısın. * * * * " Boş versene çocuk sen ya Atatürk senin hayatın olmuş. Sen Atatürk dedikçe Beynin buz tutmuş, kalbin durmuş. " * * * * Ben, hayır, dedim. Beynim buz tutmaz, kalbim durmaz. Ben Atatürk dedikçe Beynim aydınlanır, kalbim hızlı çarpar. * * * * Aradan elli yıl geçti. Doğduğum eve gittim, bahçeye çıktım. Dut ağacı çok büyümüş, güçlenmiş. Kökleri dünyanın tabanına ulaşmış. * * * * Dedim, dut ağacı gibi, Yıllarla benim Atatürk sevgim büyümüş. Kollarımı bir kaldırdım ki, Ellerim bulutları tutarmış. SON ---------------------------------------------------------- ATATÜRK SONUNA KADAR ATATÜRK Ben Atatürk , Atatürk diyenlerdenim. Atatürk demeden hiçbir soruna çözüm bulunamayacağına inanırım. Şu son yüz yılda kim Atatürk demeden hangi sorunu çözmüş? Söyleseler de ben de bilsem. * * * * Bir kimse Atatürk demiyorsa Atatürk ilke ve devrimlerinden haberi yoksa Ne kadar kıvransa fark etmez, Sonunda kendinden bile şüpheye düşer. * * * * Bir insanın dünyadaki en büyük amacı, Hayatını devam ettirebilmesi olmalı. İçeriden ve dışarıdan seni sevmeyenler Ne kadar uğraşsalar seni yıkamazlar. * * * * Ben bir dünya kurarım, benim inandığım. Ben bir hayal kurarım gerçek olmasını istediğim. Benim kurduğum hayal gerçekle örtüşmüyorsa Ben gerçek olmayan hayali yıkar geçerim. * * * * Benim bir arap, bir Türk arkadaşım vardı. Çağıl çağıl akan bir ırmağın kenarına gelmiştik. Arap beni sevmiyor ya, sen bu ırmaktan geçersin, dedi. Türk ise, ileride bir köprü var, oradan geç, dedi. * * * * Ben Türküm, Türk'e inandım. Biraz ilerideki köprüden geçtim. Araba inanmadım, onun aklına kanmadım. Lütfen arap, benden uzak dur, Meraklıysan ırmaktan sen geç, dedim. * * * * Bak Atatürk, Anadolu'da, Güzelim Türkiye Cumhuriyeti' ni kurmuş. Sen de bu cumhuriyetten payını alıyorsun. Türkiye Cumhuriyeti'nden nemalanıyorsun. * * * * Yüz yıl önce Anadolu'yu düşmanlar sarmış. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış. Atatürk'ün devrimlerine saygı duymalısın Devrimlerinin en büyük savunucusu olmalısın. SON Yazan: Serdar Yıldırım |
5
: 21 Mayıs 2023, 23:13:17
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANILARI KARDEŞİM MUSTAFA Ali Rıza Bey'den olma Zübeyde Hanım'dan doğma 1874 tevellütlü Selanikli Ahmet 9 yaşındaydı. Yanında 8 yaşında olan kardeşi Ömer ve 2 yaşında olan Mustafa vardı. Askercilik oynuyorlardı. Ahmet kardeşlerini uygun adım yürütürken, sol sağ, sol sağ yarın bayram olsa diyordu. Aradan zaman geçti. Ömer yoruldu, eh Ahmet de yoruldu. Dön, dön, nereye kadar. Mustafa yorulmadı, dönmeye devam etti. Ahmet, Mustafa'ya laf olsun diye seslendi: Mustafa, bir otur, dinlen. Sen döndükçe biz yorulduk. Sonunda Mustafa söz dinledi ve bir köşeye oturdu. Ahmet ile Ömer daha sonra kalktı ve yürümeye devam etti. ---------------------------------------------------------- ZÜBEYDE HANIM'IN ÇOCUKLARI Ahmet, Ömer ve Mustafa evin bahçesinde oynuyordu. Birden ortalık Ömer'in çığlıklarıyla inledi. Yetiş Ahmet abi, beni arı soktu. Ahmet yakındaydı, yerden bir dal parçası alıp, kardeşi Ömer'in çevresini saran yaban arılarına saldırdı. Yaban arıları sağa-sola kaçıştı. Ömer hızla eve girdi ve kapıyı kapadı. Biraz sonra Ahmet de eve girdi ve odasına saklandı. Bahçede Mustafa kalmıştı. Mustafa 2 yaşındaydı ve hayata dolu gözlerle bakıyordu. Yıllar sonra Mustafa Kemal adını alacak ve vatanına saldıran düşmandan kaçmayacaktı. Tıpkı 2 yaşında yaban arılarından kaçmadığı gibi. ---------------------------------------------------- KOBRA Yıl 1883. Ali Rıza Bey 44 yaşında, oğlu Ömer 8 yaşındaydı. Birlikte yenice tayin edildiği Çayağzı'ndan Selanik'e dönüyordu. Ali Rıza Bey birden patika yolda bir kobra gördü. Kobra diklenmiş ve yerden yüksekliği 1.5 metre kadardı. Ali Rıza Bey, oğlunu kolundan tuttu: Dur Ömer. Bu kobra yılanı. Çok sinirli. Üstüne yürümek yanlış olur. Belki yakında yavruları vardır. Çevresinden dolaşacağız. Ali Rıza Bey ile Ömer geniş bir yay çizerek kobrayı arkalarında bıraktılar ve Selanik Yenikapı'daki evlerine döndüler. Ali Rıza Bey kobra olayını anlattığında Zübeyde Hanım şöyle dedi: Baba oğul çok büyük tehlike atlatmışsınız. Böylesi zehirli bir yaratıktan uzak geçmek doğrudur. -------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ABLASI FATMA Fatma, Selanik'teki evde oyuncaklarıyla oynuyordu. Pek çok oyuncağı vardı ve en çok annesinin yünden ördüğü oyuncak bebeğini seviyordu. Bebeğiyle konuşuyordu ama onun karşılık vermemesi Fatma'yı üzüyordu. Fatma'nın bir gün canına tak dedi ve annesine seslendi: " Anne, bu bebek konuşur diyordun ama şimdiye kadar benimle hiç konuşmadı. " Annesi Zübeyde Hanım: " Kızım, belki bugün konuşacak ve sana merhaba diyecek. Ne biliyorsun? " " O zaman konuşsun ve bana merhaba desin. " Zübeyde Hanım, sesini incelterek ve çocuk sesi taklidi yaparak konuştu: " Fatma, nasılsın? Ben senin bebeğinim ve seni çok seviyorum. " Fatma beyninden vurulmuşa döndü ve bebeğinin konuşması onu çok sevindirmişti. Annesine seslendi: " Anne, duydun mu? Bebeğim konuştu ve ben şimdi çok mutluyum. " Fatma 4 yaşındaydı ve hayata gülen gözlerle bakıyordu. Bebeği işte konuşuyordu. Fatma bebeğiyle Selanik sokaklarında özgür ve mutlu olarak koşabilecekti. ------------------------------------------------------ ATATÜRK'ÜN ABİSİ AHMET Annesi oğlunu bakkala yollarken: Ahmet, dededen yarım kilo yoğurt alıver, dedi. Akşama size bir sürprizim var. Hamur işi hazırlayacağım ama pide mi, börek mi, asla tahmin edemezsin. Bunun üzerine Ahmet: Yoğurt alırım ama hani para? Sen para vermezsen, ben yoğurt alamam. Pidedir, börektir hazırlayamazsın. Zübeyde Hanım: Aman oğlum, elimde hazır para olmasa ben senden yoğurt almanı ister miyim? Al şu paraları, yeter de artar bile. Ahmet tencereyi alıp bakkala doğru yola çıktı. Paralar cebinde şıngırdıyordu. Bakkaldan içeri girdiğinde bir heykel gibi donakaldı. Dede, tezgahın üstüne kollarını koymuş, başını elleri arasına almış, uyukluyordu. Ahmet sessizce bekledi. Sağa-sola bakındı. Ekmek dolabını açıp kapadı. Bez perdeyi açtı. Peynir almaya geldiğinde dede oradan peynir verirdi. İki teneke vardı. Biri açıktı ve bir miktar peynir satılmıştı. Bakışları tezgaha yöneldi. Kavanozlar içinde türlü tevir şekerleme vardı. En çok sevdiği pişmişti. Bu yumuşak şekerlerden her gün bir kavanoz yese bıkmazdı. Sonradan dede uyandı. Ne oldu, oğlum, ne istemiştin, dedi. Ahmet: Ben yarım kilo yoğurt alacaktım, dedi. Ahmet yoğurdu aldıktan sonra eve doğru yöneldi. Annesi pide veya börek hazırlasa ne fark ederdi? İkisi de hazır yemekti ve yanında ayran olsa cana can katardı. -------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ABİSİ ÖMER Ali Rıza Bey'den olma Zübeyde Hanım'dan doğma Ömer 8 yaşındaydı. Kuşpalazı (difteri) salgını vardı. O günlerde Mustafa 2 yaşındaydı. Bir gün Mustafa Kemal'in abisi Ömer yaşıtı Celal ile evlerinin bahçesinde geziniyordu. Celal birdenbire: Bak Ömer, şu yılanı görüyor musun? Ben bu yılanı alır, parmağımın ucunda sallarım, dedi. Yılan dediği parmak kalınlığında, iki karış boyundaydı. Ömer: Aman, Celal, bırak yılanı gitsin, sana ne zararı var, dedi. Celal: Öyle deme Ömer, bu yavru yılan büyür, piton olur. Sen 2 metre olsan, bu yılan 10 metre olur. Yıllar sonra sen adam olsan da fark etmez. Bu yılan seni yakalar ve yutar, dedi. Aradan dakikalar geçti. Celal, yavru yılanı sallamaya devam etti. Ta ki Celal'den bir ah sesi duyulana kadar. Ömer hızla sağına döndü. Celal diz çökmüştü ve sağ eli morarıp şişmeye başlamıştı. Ömer, yılanın başını tuttu ve sıktı. Yılanın gücü azalmıştı. Sol eliyle yılanın kuyruğunu tuttu. Ters istikamette döndürerek, Celal'le yılanı birbirinden ayırdı. Yılanın başını taşla ezdi. Bir koşu gidip babası Ali Rıza Bey'i yardıma çağırdı. Ali Rıza Bey, Celal'in koluna ısırığın biraz yukarısından mendiliyle sıkma uyguladı. Kanayan yeri emdi, tükürdü. Bu işlemi defalarca tekrar etti. Baygın Celal kendine gelmeye başladı. Ali Rıza Bey'in dudakları hafiften şişmeye başlamıştı. Bir kaç gün sonra her şey normale döndü. Celal olanları unutmuş, hayatın akışına kapılmış, savrulup gidiyordu. Ömer, arkadaşını kurtardığı için, babasına teşekkür etti. Geri planda olanların takipçisi Mustafa geleceği şekillendireceği günleri düşünüyor ve gülümsemeye çalışıyordu. SON Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994 --------------------------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: HASİBE NİNE Bir gün bakla tarlasından çiftliğe dönüyordum. Toprak yolun kenarındaki eski, tek katlı, ahşap bir evde yaşayan Hasibe Nine'ye uğradım. Hal hatır sordum. Yalnızlığını paylaştım. Testiyi alarak yakındaki dereden su doldurup getirdim. Hasibe Nine: " Sağ ol evladım! Sen olmasan şurada açlıktan, susuzluktan kıvranacağım. Bana ekmek, yemek, yoğurt getirirsin. Suyumu doldurursun. " Ne demek efendim? Bu benim insanlık görevim. İnsanlar yardımlaşmalı, yiyeceğini paylaşmalı. Şu güzelim dünyada hoşça vakit geçirmeli, dedim. " Benim Mustafam, neler de bilirmiş? Çok bilgiliymiş. Civan boylum benim. Gel de ninen sarılsın sana. " Hasibe Nine'ye sarıldım ama birdenbire ağlamaya başladı. Ama neden ağlıyorsunuz? Yoksa canınızı mı yaktım? dedim. " Yok evladım, canımı yakmadın. Ben yalnızlığıma ağlıyorum. Yaşlı insanlar, yalnız kalırlar. Yalnızlık zor evladım, çok zor. " Daha sonra en iyi dileklerle oradan ayrıldım. Çiftliğe doğru yoluma devam ettim. Birden ilerideki çimenlerin arasında uçamayan bir güvercin gördüm. Güvercini alarak çiftliğe götürdüm. Dayım, güvercinin incinmiş olan kanadını tedavi edip, sardı. Birkaç günde iyileşir, dedi. Ertesi gün güvercini Hasibe Nine'ye götürdüm. Onu bir kafese koydu. İyileşince bırakırım, dedi. İyileşince bıraktı ama güvercin biraz uçtuktan sonra geri döndü. Hasibe Nine'yi çok sevmişti ve ondan ayrılmamaya kararlıydı. Orada olduğum zamanlarda güvercin etrafımda uçuyor ve beni saygıyla selamlıyordu. -------------------------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: CUMHURİYET İLAN EDERDİM Mustafa bakla tarlasında bekçilik yaparken, diğer yandan yeni arkadaşlar ediniyordu. Bunlardan biri de Süleyman'dı. Süleyman komşu çiftliğin sahibinin oğluydu. Fırsat buldukça Hüseyin Ağa'nın çiftliğine gelir, Mustafa'yı bulur ve aralarında oynadıkları oyunlara katılırdı. Bir gün Süleyman yine oyuna katıldı. Koştu, yoruldu. Yarıcı çocukları gidince Mustafa ile Süleyman bir ağacın altına oturdular. İlk soru Süleyman'dan geldi: Mustafa, sence bu padişahlık ne zamana kadar sürer? " Çok sürmez. Sınavlarda üç yanlış bir doğruyu götürür ama üç yanlışın götüreceği doğru yoksa, ben padişah olsam ne olacak? Osmanlı İmparatorluğu uçurumun kenarında. " Süleyman: " Bravo Mustafa, her sözünün altına imzamı atarım. Bir de padişahların hanımlarından bahsetsen. " Mustafa: " Yıkım kararı alırsın. Osmanlıyı ben yıkamam ama düşmanlar yıkar. Padişahlar, Türk kızları dururken, yabancı kızlarla evlendiler ve çöküşü hızlandırdılar. Bir de saraydan çıkmayan padişahlar var. " Daha sonraki günlerde bu konu konuşulmaya devam etti. Bir akşamüstü Süleyman, Hüseyin Ağa'nın çiftliğine geldi ve Mustafa'yı buldu. Babasıyla bazı konularda anlaşamadığını, bir tartışma sonunda babasının kendisini çiftlikten kovduğunu söyledi. Babasının son sözleri şunlar olmuştu: " Süleyman senin padişah karşıtlığını anlamıyorum. Osmanlı İmparatorluğu ne güzel yönetiliyor. Artık bu çiftlikte yerin yok senin. " Babasının bu sözleri üzerine Süleyman tasını, tarağını toplamadan yola çıktı ve komşu çiftliğe doğru yöneldi. Orada özgün düşünme yeteneğine sahip bir arkadaşı vardı ve Mustafa, onu sokakta bırakmazdı. Gerçek arkadaş zor günde belli olurdu. İyi günde pasta ikram eden, kötü günde lokmanı elinden alana ben gerçek arkadaş demem diyordu, Süleyman. Mustafa, Süleyman'ı güler yüzle karşıladı. Süleyman olanları anlatınca çok üzüldü. Daha sonra ikisi birlikte Zübeyde Hanım'ın yanına gitti ve arkadaşının yatıya kalması için, gerekli izni alması zor olmadı. Akşam yemeğinden sonra Mustafa ile Süleyman, sohbete daldı. Konu yine ülkenin geleceğiydi. Bir ülke yönetiminde sadece koltuk sahipleri söz sahibi olmamalıydı. Her vatandaş yönetime karışır, fikir ileri sürer ve yorum yapardı. Padişah, kral, imparator, halkın sesine kulak vermezse tacını, tahtını verirdi. Bir aralık Süleyman şöyle bir soru sordu: Arkadaş, bilmem inanır mısın, tıpkısının aynısı ben de seninle aynı düşünceler içindeyim. Temsilde, ülke yönetimini sana bıraksalar, yönetim düzenin nasıl olurdu? Mustafa: " Ben Cumhuriyet ilan ederdim. Millet Meclisi olmalı. Burada çeşitli vilayetlerden gelen temsilciler olmalı. Halk, beğenmediği yöneticiyi değiştirebilmeli. " Mustafa ile Süleyman sonraki iki gün birlikte vakit geçirdiler. Pek çok konuda fikir alışverişinde bulundular. Çiftliğin avlusunda gezdiler, dolaştılar, yoruldular. Daha ertesi gün Mustafa komşu çiftliğe giderek, Süleyman'ın babasıyla bir görüşme yaptı ve Süleyman'ı affetmesini istedi. Baba, Mustafa'ya, sen çok zeki ve dünyada eşi bulunmaz bir çocuksun. Seni kıracağıma kafamı kırarım, dedi ve oğlunu affettiğini söyledi. Çiftliğe geri dönen oğlunun fikirlerine her zaman önem verdi. Anlattıklarını dikkatle dinledi. Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994 -------------------------------------------------------------- -------------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞU: CİVCİVLER HOROZ OLDU Dayımın çiftliğinde günler birbiri ardına geçip giderken, bir gün dayım torba dolusu civcivle çıkageldi: Koş Mustafa koş, bak sana civciv getirdim. Onları besle, büyüt, dedi. Ben bir sandalyeye oturdum. Saydım, civcivler on taneydi. Makbule ile Naciye civcivleri besleyip büyütmeme yardımcı olacaktı. Geçen günlerle birlikte civcivlerin azalmaya başladığını fark ettim. Çiftliğin bahçesinde dolaşan bir kedi vardı ve civcivleri o kapıyordu. Çiftliğe geldikleri ilk gün orta yere bıraktığımızda dört civciv yanıma geliyordu. Beni tercih etmeyenler, Makbule ile Naciye'nin yanına gidiyordu. Kedi onların civcivlerini yedi. Bana inanan dört tanesini büyüttüm. Hepsi horoz oldu. -------------------------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞU: EVCİLİK ANISI Çocukluk çağında yaşadığım unutamadığım anıların başında evcilik anısı vardır. Selanik'te sekiz on yaşları arasında komşu kızları evlerinin önüne kilim serer ve evcilik oynardı. Türk çocukları değil ama ermeni ve rum çocukları bunlara rahat vermez, tepelerine dikilir, alay ederdi. Ermeni Krikor: Vay Fatoş, kurmuşsun evini, bakarsın rahatına. Şu kıza çocuğum dersin, yoktur bunun babası? Rum Yorgo: Olurum ben o çocuğa baba. Yeter ki kapın açık olsun. Fatoş, sonunda alaylardan bıkmış ve evcilik oyununa bir baba aramış. Sonunda beni buldu. Olanları anlattı. Biz evcilik oynarken, baba olur musun, dedi. Ben hiç düşünmeden evet dedim. Olaylar gözümün önünde cereyan ediyordu ve görünen köy kılavuz istemezdi. Ertesi gün Fatoşların evinin önüne kilim serilmişti. Temsilde anne Fatoş ve iki kızı yemek yapıyordu. Ben kilimin ortasında oturuyor ve baba rolündeydim. Ermeni ve rum çocuklar gelip geçiyor ve bana bakıyorlardı. O gün tek laf atan, ileri geri konuşan olmadı. Selanikli Mustafa derlerdi bana. Sonraki günlerde çağırdığı zaman Fatoş'un yardımına koştum. Baba rolü oynadım. Bu zaman süresince sataşma olmadı. Ermeni ve rum çocuklar, dilleri damaklarına yapışmış vaziyette geçip gittiler. -------------------------------------------------------------------------- DÜŞMANIM ÇOK ŞU ANDA İki yaşındaki Mustafa abisi Ahmet ile Selanik'in toprak sokağında gidiyordu. Şu temmuz sıcağında deniz kıyısı en iyi yerdi. Ege denizi, adaları çok olan prima bir yerdi. Görkemli bir dev, adadan adaya ayak basar, ayağını suya değdirmeden Girit'e ulaşırdı. Ortaçağ kalığı zihniyete bel bağlamadan, özgün fikir üreten Selanik'in yıldız çocukları, atılım içindeydi. Aralarında tartışma oluyordu. Bugünkü konuşmaların odak noktası: Dünya dursa ne olurdu? Birkaç saattir süren fikir ayrılıkları neredeyse kavgaya dönüşecekti ki, Ahmet ile kardeşi Mustafa ufukta göründü. Çocuklar, bunlar Ahmet ve Mustafa. Olayı onlara anlatalım, onlar ne derse kabullenelim, düşüncesinde birleştiler. Dünya dursa ne olur sorusuna Ahmet: Dünyadaki yaşam son bulur, dedi. Bak biz de öyle dedik, siz karşı çıktınız, diyenler sesini yükseltince tartışma giderek alevlendi. Bunun üzerine Ahmet, iki elini havaya kaldırıp teslim işareti çizdikten sonra herkes sustu. Ali şöyle dedi, Veli böyle dedi, demeyi bırakalım ve Mustafa'ya kulak verelim. Mustafa ne derse o olsun, tamam mı, deyince herkes tamam dedi. Ahmet: Mustafa dünya dursa ne olur? diye sordu. Mustafa: Dünya durmaz, döner, dedi ve bütün ağızlar açık kaldı. --------------------------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞU - ÇİĞDEM TOPLADIK Bir kış günü sabahı saat 8 sularında Zübeyde Hanım uyanmıştı. Sağa-sola bakındı. Ali Rıza Bey derin uykudaydı. Gümrük memuru olduğu için, geç yatmıştı çünkü ertesi gün tatildi. Öğleden önce kalkmazdı. Zübeyde Hanım çocukların odasına yöneldi. İki yaşındaki Mustafa yatağında uyuyordu. Abileri Ahmet ve Ömer yataklarında yoktu. Beyninden vurulmuşa döndü. Kim, neden yavrularını annesinden ayırırdı? Bu durum inanılmaz bir vurdumduymazlık değil miydi? Kim, ne isterdi bir çocuktan? Diğer odaya baktı. Bahçeye çıktı. Sarışın, mavi gözlüm dediği , canları Ahmet ile Ömer ellerinde birer toprak tencere olduğu halde geliyordu. Oğulları yanına gelince Zübeyde Hanım sordu: Sabahın körü yatağınızda yoksunuz. Bu tencereler de neyin nesi? Bunların içinde ne var? Ahmet: Anne, gece çiğ yağdı, biz de çiğdem topladık. Hani saksıdaki güllerim, sümbüllerim soluyor dediydin ya, biz de bu durumun önüne geçmek istedik. Zübeyde Hanım'ın izin vermesiyle oğulları saksılara çiğdem döktü. Aradan günler geçtikçe solmaya yüz tutan güller, sümbüller canlandı, çiçek açtı. ----------------------------------------------------------------- GÜVERCİN YAVRULARI Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım'ın oğulları Ahmet ile Ömer, Selanik'teki evlerinin bahçesinde geziniyordu. Bu bahçedeki ağaçlara nedense güvercinler daha çok konardı. İlkbaharın gelmesiyle birlikte güvercinler yumurtlar ve günler sonra yumurtadan yavrular çıkınca bunları besler, yavrular büyüdükten sonra yuvadan uçup giderdi. Ahmet ile Ömer bu durumu alkışlardı. Yıl 1883. Ahmet 9, Ömer 8 yaşında. Bir ilkbahar sabahı. Ahmet sabah erkenden kuş cıvıltılarına uyandı. Kardeşi Ömer'i uyandırıp birlikte bahçeye çıktı. Günlerdir takip ettikleri güvercin yuvasındaki 4 yumurtadan 4 yavru güvercin dünyaya gelmişti. Anne ve baba güvercin yavrularına yiyecek bulmak için, uçup gitti. Aniden gökyüzünde bir kartal belirdi ve dönerek alçalarak yuvanın başına kondu. Bir kaç dakika sonra yuvada yavru kalmamıştı. Ahmet ile Ömer bu durumu korku dolu gözlerle izledikten sonra eve kaçtı ve bahçe kapısını içeriden kilitledi. Tam doymayan kartal bahçe kapısına doğru hamle yaptı ve kapıya çarpıp yere düştü. Daha sonra uçup giden kartal bir daha oralarda görünmedi. ------------------------------------------------------------------------ ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞU: İYİ YÜREKLİ KIZ Atatürk'ün ablası Fatma dört yaşındaydı. Bir bebeği vardı, onunla oynuyordu ama bu yetmiyordu. Canı çok sıkılıyordu.Mutfakta yemek pişiren annesinin yanına gitti. Anne, yanına geldim ama bana masal anlatmanı istemiyorum. Bana anlatacak bir hikayen var mı? Annesi: Aman kızım, ne demek? Sen iste yeter ki benim masallar kadar anlatacak hikayelerim de pek çoktur. Bir adam varmış, insanları çok severmiş. Fakirlere yardım etmek istermiş ama cebinde parası yokmuş. Ah, bir param olsa da şu dünyada fakir kalmasa, diye düşünürmüş. Bu adam sonunda altmış dört yaşına girmiş. Ben en azından bir bu kadar daha yaşarım, dermiş. Bir gün bu adam yol kenarından giderken, ilaç satan bir dükkanın önünden geçiyormuş. Orada çalışan tezgahtar on altı yaşlarında bir kızmış. Bu adama gülümsemiş ve selam vermiş. Adam da gülümsemiş ve kızın selamını almış. Aradan günler, aylar, yıllar geçmiş. Bir gün bu adam dağda, bayırda gezerken bir sandık altın bulmuş. Sandığı sırtladığı gibi evine taşımış. Zaman içinde altınların bir kısmını harcamış. Kalanı son nefesini vermeden önce iyi yürekli kıza bağışlamış. İyi yürekli kız altınların kimden geldiğini anlayamamış ama yıllarla altınları harcamış. Köşklerde yaşamış. Fatma: Anne, hikaye çok güzeldi, demiş. Mutfaktan çıkmış, odasına gitmiş. Acaba ben de günün birinde böyle bir sandık altın bulabilir miyim, diye düşüncelere dalmış. -------------------------------------------------------------------------- ARKADAŞIM MUHAN Atatürk'ün abisi Ahmet 9 yaşındaydı. Selanik'te komşu kadınlar bir evde toplanmıştı. Aralarında güncel olayları konuşuyor ve dedikodu yapıyordu. Evin oğlu Muhan, Ahmet ve bir arkadaşı ayrı odada akılları yettiğince devlet yönetimi üzerinde fikir üretiyor, yorum yapıyordu. Ahmet, bu gidişat kötüdür, sonuç karanlıktır. Mutlaka aydınlığa çıkılması gerekir, diye anlatırken, Muhan sözünü kesti: Senin aklın kesiyor da yöneticinin aklı kesmiyor mu? O kadar yardımcısı var. Bunlar boşa mı kürek çekiyor? dedi. Ahmet: O ve onlar, bu durumu fark ediyordur ama önlemini almıyordur. Bu düzenin değişmesini istiyordur. Benim annem Türk ve ben yönetici olsam benim destekçim olurdu. Eğer annem fransız veya italyan olsa beni yanlış yönlendirirdi. Bilmem anlatabildim mi? dedi. Ahmet sözlerini bitirdikten sonra kısa bir sessizlik oldu. Diğer arkadaşı Muhan'a lavabonun nerede olduğunu sordu. İkisi birlikte odadan çıktı. Ahmet yalnız kalmıştı. Muhan'ın üstüne oturduğu minder Ahmet'in ve arkadaşının minderinden daha büyüktü. Ahmet minderini bırakıp Muhan'ın minderine oturmak istedi. Minderi kaldırdığında altında kağıt para olduğunu gördü. Anında minderin üstüne oturdu ve içini bir korku kapladı. Bu para kaybolursa ve sonradan sen aldın derlerse, ne yapardı? Korku dolu gözlerle hayata bakarken, iki arkadaşı az sonra geldi. Ahmet'in ağzını bıçak açmadı ve onlar gündelik konulardan konuştu. Daha sonra annesi Zübeyde Hanım odanın kapısını açıp, haydi Ahmet, gidiyoruz, dedi. Arkadaşları odadan çıkınca son bir kez minderin altına baktı. Para orada duruyordu. Gönül rahatlığı içinde odadan çıktı ve annesiyle birlikte eve doğru yürüdü. -------------------------------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUĞU: GERÇEK BİR HİKAYE Atatürk'ün ağabeyi Ahmet masalları sevmezdi. Bire bin katılarak anlatılan ve çocukların hayal dünyalarını olumsuz yönde etkileyen masallardan hoşlanmazdı. Devler ve cüceler, dünyada bir zamanlar yaşamışlardı. Sen on metrelik bir devi bir buçuk metre boyundaki Keloğlan'a rakip olarak gösteremezdin. Annesi Zübeyde Hanım mutfaktayken, Ahmet geldi: Anne, gerçekten yaşanmış bir hikaye biliyorsan anlat yoksa konuşmasak da olur. Ben burada sessizce oturur ve senin yemek yapmanı ilgiyle izlerim, dedi. Annesi: Aman oğlum, sen iste, ben sana istemediğin kadar gerçekten yaşanmış hikaye anlatırım. Şu yaşadığımız zaman diliminde bir Mehmet Bey varmış. Bu Mehmet Bey'in buğday, arpa tarlaları, üzüm bağları, portakal, elma, armut bahçeleri bulunuyormuş. Hanımının adı Asiye'ymiş. Uzun boyluymuş. Asiye Hanım'ın da tarlaları çokmuş. Bunların Emin, Zehra, Remziye ve Recep adında dört çocuğu varmış. Emin zaptiye ( polis ) olmuş. Evlenmiş, çocukları olmuş. Zehra da evlenmiş. Damat bey Nurettin çok hayırlı biriymiş! Zehra'nın babası ve annesi ile sohbeti koyulaştırmış. Babam benim, canım annem ile başlayan afralı tafralı konuşmalarıyla Mehmet Bey ve Asiye Hanım'dan tapuları birer birer almış. Bunun üzerine Nurettin tarlaları, bahçeleri satmış ve lokantalarda, gazinolarda herkese yemek ve içki ısmarlamış. Lokantaların önüne masa, sandalye koydurmuş. Ali gel, Veli gel diyerek evine, işine gideni yolundan döndürmüş. Onları beslemiş. Aradan günler, aylar geçmiş. Paralar suyunu çekmiş. Mehmet Bey ve Asiye Hanım'ın elinde sadece bir buğday tarlası kalmış. Daha sonra bu damat İstanbul'a taşınmış. İki oğlu, bir kızı varmış. Ailesiyle birlikte uzun yıllar yaşamış. Sonradan hepsi aramızdan ayrılmış. O son kalan buğday tarlasının ortasına ekilmediği bir yıl adamın biri bir ev yapmış. Tarla sahipliymiş. Mahkeme olmuş, kadıya gidilmiş. Adam, boş tarla, ne bileyim, sahipsiz sandım. Yeter ki evimi yıkmayın, demiş. Mahkeme uzamış, gitmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş. Nice kadılar, hakimler gelmiş, geçmiş. Mehmet Bey ve Asiye Hanım bu dünyadan göçünce mirasçıları olan çocukları ve torunları mahkemeye çağrılır olmuş. Ahmet: Anne, öyle bir hikaye anlattın ki benim dünyamı değiştirdin. Bambaşka bir Ahmet oldum. Şu an kendimi yüz yaşında hissediyorum. Yüz yıl daha yaşar mıyım, bilinmez. Sen böyle hikayeler aklına geldikçe bana anlat. Ben ilgimi senden esirgemem. SON Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994 |
6
: 13 Şubat 2023, 19:28:18
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
MUSTAFA KEMAL ÇANAKKALE'DE Mustafa Kemal, Çanakkale'ye geldiği zaman Bombalar sağda, solda patlıyordu İngiliz gemileri Dakikada 60 bomba atan toplarıyla Siperlere nefes aldırmıyordu. * * * * O anda bir aslan kükremesi duyuldu Bu ülke sahipsiz değil diyordu Bizden sonrası karanlık diyordu Hücum diyordu, korkmayalım diyordu. * * * * Anzaklar, sabaha karşı Çanakkale'ye çıkartma yapıyordu Sabahın 4 buçuğunda Onları orada bekleyenler vardı Sağ elinde şimşek, sol elinde yıldırım Sağ elinde kılıç, sol elinde tabanca Sağ elinde Anadolu, sol elinde Trakya Mustafa Kemal ve Türk Askeri Aç, tasır, savaştılar, yenilmediler Yendiler, zafer kazandılar. * * * * Karanlık varsa aydınlığa koşacaksın Aydınlıktaysan karanlıktan korkmayacaksın Kötüden, zalimden kaçmayacaksın Özgürlüğün için, savaşacaksın Sessiz durursan, yerinde oturursan Zalimin zulmüne dur demezsen Beynindeki prangaları söküp atmazsan Gelecek yıllar sana acımaz. * * * * Haydi, benim de, ben liderim de Lider olmak için, çaba sarf et En önde sen ol, en önde sen koş Türk Halkı'nın peşinden geldiğini göreceksin. SON Yazan: Serdar Yıldırım 2-8-2021 ------------------------------------------------------------- ATATÜRK VE DÜNYA TARİHİ Dünya tarihini Yeniden yazmak isterdim Kalem elimde, kağıt önümde Hiç bir tehdide bağlı kalmadan Özgün düşünme yeteneğimi kullanarak Dünyadaki yaşamı kurgulamak isterdim. * * * * Vatan savunması hariç Komşu ülkelere saldıran Kralları, şahları, padişahları Devre dışı bırakarak Dünya tarihini Atatürk ile aydınlatmak isterdim. * * * * Atatürk vatanını savundu Düşmanlara karşı koydu Yurduna saldıran düşmanlara Biz bu sınırlar içinde Özgür ve bağımsız yaşamaktan başka Bir şey istemiyoruz, dedi. * * * * Düşmanlar, bunu kabul etmedi Baskısını artırdı Dört bir yandan Anadolu'ya saldırdı Atatürk, Türk Halkı'yla tek vücut oldu Savaştı ve galip geldi Anadolu'yu düşmanlardan temizledi Yepyeni bir devlet kurdu. Adı: Türkiye Cumhuriyeti. * * * * Türkiye Cumhuriyeti Sınırları içinde yaşayan herkes Atatürk'ü sever ve devrimlerine sahip çıkar Sadece gerçeklere inanır Atatürk gerçeğini kabul eder Beyninde bir ışık yakar O ışığın önderliğinde Kültür yolunu aydınlatır Yeni nesil insanlara yaşam sunar. SON Yazan: Serdar Yıldırım ----------------------------------------------- ATATÜRK'ÜN GÖLGESİ YETER İngiliz gemileri Çanakkale'de Dakikada 60 mermi atan pek çok toplarıyla Türk tabyalarını yoğun bombardıman ateşine tuttu Türk topçular hazırdı Ateş emrini bekliyordu Alman komutanlar, Türk topçusuna bekleyin, diyordu İngilizler, bombaları bitince gider, diyordu. Çanakkale'de Türk askeri giderek azalıyordu Tabyalar gerilere, daha gerilere çekildi. * * * * Sonra Çanakkale'ye Mustafa Kemal geldi Türk topçusuna ateş emrini verdi İngiliz gemileri, Marmara'ya giremedi Boğazın karanlık sularına gömüldü. * * * * Sonra kara savaşları başladı Mustafa Kemal önderliğinde Türk Ordusu, Çanakkale geçilmez, dedi Çanakkale geçilemedi. * * * * Aradan 105 yıl geçti Olanlar unutulmadı Teknoloji ilerledi İngiliz gemileri Dakikada 120 mermi atar hale geldi Atatürk'ün gölgesi yeter Marmara'ya giremezler. SON Yazan: Serdar Yıldırım ------------------------------------------------- ATATÜRK BARIŞ TARAFTARIYDI Atatürk barış taraftarıydı Savaş olsun istemezdi Bir ülkenin başka bir ülkenin Sınırını geçmesine tahammül edemezdi. * * * * İnsanların birbirine düşman edilip Savaştırılmalarına karşıydı Her millet kendi sınırları içinde Özgür ve bağımsız yaşamalıdır, derdi. * * * * Aradan 100 yıl geçti Dünya milletleri Atatürk'ü örnek almadı Zengin milletler daha zengin olmak için Fakir milletleri böldüler, parçaladılar Onlara silah sattılar, daha da zenginleştiler. * * * * Fakir milletler, beyinlerini saran Prangadan kurtulamadı Özgür olmak istemedi Kişisel düşünce özgürlüğü sağlanamadı Karanlığa boyun eğildi Işık önemsenmedi. * * * * Biz Atatürkçüyüz diyelim Atatürk'ü örnek alalım Atatürk'ü sevmeyenleri Atatürkçü olmaya davet edelim. SON Yazan: Serdar Yıldırım ---------------------------------------------- ATATÜRK GELDİĞİ GİBİ GİTTİ Sen bu yurdu kurtardın Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdun Tarihe ismini Altın harflerle yazdırdın, diyerek, Bir marş söylüyordum. * * * * Birden odanın ortasına Bir bomba düştü Ortalığı toz-duman kapladı Göz gözü görmez oldu. * * * * Ben askerde havancıydım Bombalara alışıktım İleri gözetleyiciydim Belimde kasatura Elimde telsiz, göğsümde dürbün Havan atışı yaptırmak için, Dağa, tepeye çıkardım Havan ile hedefin uzaklığını Hesap eder, ikinci atışta Hedefi 12'den vururdum. * * * * Tepemden bombalar geçerdi Ben bombadan korkmam Bomba benden korkar, derdim. Ben Türk Askeri'yim. Türk Askeri hiçbir şeyden korkmaz. * * * * Dediğim doğru çıktı Türk Askeri korkmadı Odanın ortasına bomba düştüğünde Oturduğum yerden ayağa kalktım Her türlü saldırıya hazırdım. * * * * Göz gözü görmeye başladığında Odanın ortasında bir kahraman belirdi Ben bu kahramanı çok iyi tanıyordum O kahraman Mustafa Kemal Atatürk Bunu biliyordum. * * * * Atatürk sağa- sola bakındı Benden başkasını göremedi Sen kimsin, adın ne, Bugünün tarihi nedir, diye sordu. * * * * Ben Serdar Yıldırım, Bugün 29-Mayıs-2021 dedim. * * * * Atatürk: Türk Askeri bombadan korkmaz Türk Askeri yenilmez Türk Askeri esir düşmez Türk Askeri galip gelir Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyar, dedi. * * * * Odanın ortasına bir bomba daha düştü Ortalığı toz-duman kapladı Göz gözü görmez oldu Atatürk geldiği gibi gitti. * * * * Bir saat kendime gelemedim Odanın ortasında dört döndüm Ben kendimi gerçek sanırdım Atatürk gerçeği karşısında Hayal bile değilmişim. * * * * Şimdilerde Anadolu'da Atatürk, en büyük önder ve lider Türk insanı vatanını çok seven Atatürk'e minnettar. SON ------------------------------------------------------ TAARRUZ KEMAL Siz Avustralya yerlileri İngilizler tarafından Anadolu'ya yönlendirilen Türkler, boyun eğmedi, diyen İngilizlerin esiri. * * * * Siz özgür ve mutlu yaşıyordunuz Hayattan bambaşka bir gelecek umuyordunuz Hayat, sizin bir kilonuzu bir pula satmadı Özgür bedenlerinizi yetmiş kiloluk bir İngiliz'e esir etti. * * * * Kitaplar yazar, gazeteler yazardı Anadolu' da bir Taarruz Kemal var derdi Haksızlığa boyun eğmez, derdi Yenilmez yener, ezilmez, ezer de geçer derdi. * * * * Taarruz Kemal, Anadolu'yu yurt olarak benimsemiş Sınırları çizmiş, biz bu sınırlar içinde Özgür ve bağımsız yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz, demiş. Siz şimdi aldatan İngiliz'e mi inansanız Yoksa kahramanca savaşan Taarruz Kemal'e mi inansanız? * * * * İngiliz sizi zorladı, gemilere bindirdi, Hedef Çanakkale'dir dedi. Taarruz Kemal yok artık, dedi. Göğsüne gelen bir kurşunla layığını buldu, dedi. * * * * Siz havanızı basarak, naralar atarak, Anzak Koyu' ndan Anadolu' ya ayak bastınız Anadolu insanı bizden korksun, dediniz Katliamlar yapmaya hazırdınız. * * * * Türk Ordusu' nun başında Alman komutanlar vardı Bunlar Türk Ordusu'nu geri çekerek Rahatça çıkartma yapmanıza izin verdi. * * * * Aradan bir gün geçti Taarruz Kemal geldi, dediler Almanlar, bütün cephelerin komutanlığını Taarruz Kemal'e bıraktı, dediler. * * * * Size bir bezginlik çöktü Bu yenilmez, bizi perişan eder dediniz İngiliz Komutan çok uğraştı Bu Kemal o Kemal değil, dedi. * * * * Mustafa Kemal Çanakkale' ye geldi Türk Ordusu'nu düzene soktu Oralarda saklanacak yer bulamadınız Birçoklarınız gemilere binip, kaçtınız. SON Yazan: Serdar Yıldırım |
7
: 26 Ocak 2023, 14:04:06
|
||
Başlatan Ayla224 - Son Mesaj Gönderen : Ayla224 | ||
ATATÜRK'TEN YANA TARAFIM Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra Asıl savaşımız şimdi başlıyor, dedi. Ağaçları kesmedi, bataklıkları kuruttu Yeni tarım alanları ortaya çıktı * * * * O zamanlar Anadolu'da 40 bin tane köy vardı Köylülere tarla, bahçe verdi Köylü, buraları ekip biçti Aç karnını doyurdu, mutlu oldu. * * * * Yollar, köprüler yaptı Fabrikalar kurdu Buralarda binlerce işçiye İş imkanı sağladı * * * * Modern ve çağdaş okullar açtı Öğrencilerin geleceğe yönelik Bilgi ve beceriyle donanmasını sağladı Bilimin ve aklın çizgisinden ayrılmadı. * * * * Atatürk'ten yana tarafım Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Yaşayan herkesi Türk olarak kabul eder Türk şereflidir, onurludur Vatanına ihanet etmez. SON Yazan: Serdar Yıldırım ---------------------------------------------- TÜRK ASKERİ ÇANAKKALE'DE Türk, Anadolu'da hüküm sürsün diye, Kurtuluş Savaşı'nda canlarını feda ettiler. Mehmetler, Ahmetler, Aliler, Veliler. Anadolu' nun fedakar askerleriydiler. * * * * Büyük bir karanlığın ardından, Mucize bir aydınlık beklediler. Aydınlık biraz geç geldi. Çanakkale bir buçuk yıl onlara mezar oldu. * * * * Çocuklarımız, torunlarımız dediler. Onlar rahat etsin dediler. Azrail, ingiliz gemisinin topunun ucundaydı. Bombalar siperlere düştükçe Yerde yatan vurulmuş askeri arkadaşı tanımadı. * * * * Alman komutanlar, Çanakkale'deydi. İşi biraz ağırdan alıyordu. İngiliz savaş gemileri, Bombaları bitince gider, diyordu. Türk topçularına talimat verilmişti. Ateş etmeyin, bekleyin, diyordu. * * * * Sonunda Çanakkale'ye Mustafa Kemal geldi. Bütün cephelerin komutanlığını bana verin, dedi. Mustafa Kemal'e almanlar direnemedi. Kendi ülkeleri de ateş hattındaydı. Birinci Dünya Savaşı devam ediyordu. Almanlar, bir daha gelmemek üzere Anadolu'yu terk etti. * * * * Mustafa Kemal siperde saklanmadı. Savaş meydanını düşmana bırakmadı. Türk topçularına ateş emrini verdi. Ateş, ateş, ateş, dedi. * * * * Çelikten ölüm kaleleri, İngiliz, fransız savaş gemileri, Türk topçusunun yoğun ateşi karşısında Boğazın derinliklerini boyladı. * * * * Sonra kara savaşları başladı. İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan Anzakları getirdi. Onları, Türkler, boyun eğmedi, diye kandırdı. Anzaklar, Türkleri kendine düşman bildi. * * * * Anzaklar, 25 Nisan 1915'te Gelibolu yarımadasına çıkartma yaptı. Karşısında Türk Ordusu'nu buldu. Türk Ordusu'nun başında Yarbay Mustafa Kemal vardı. Türk Ordusu yenilmezdi, Mustafa Kemal yenilmezdi. Sekiz ay süren savaşlar sonunda, Anzaklar parçalandılar, paramparça oldular. Saklanacak ağaç kovuğu bulamadılar. SON -------------------------------------------- DEVRİMCİ OLMAK İSTİYORUM Bugün şehrin sokaklarında gezerken, Yol kenarındaki bir banka oturdum. Öylesine sağa-sola bakınırken, Liseden bir arkadaşım, Beni gördü, yanıma geldi, oturdu. Kendisi avukat, bunu biliyordum. * * * * Oradan, buradan, geçmişten, gelecekten konuştuk. Arkadaşın babası tüccardı, iki kardeşi vardı. Onların uçakları vardı. Uluslararası nakliye işiyle uğraşıyorlardı. * * * * Avukat arkadaş: Serdar, biliyorsun ben Atatürkçüyüm. Atatürkçülüğün kral taraftarıyım. Bu kadarı beni teselli etmiyor. Atatürkçüyüm ama devrimci olmak istiyorum. * * * * Ben dedim: Bak arkadaş, Atatürk diyen devrimci demektir. Devrimci olmayan Atatürkçü olamaz. Devrim, daima ileriye dönük olur. Yenilikçi, çağdaş, medeni olunur. * * * * Geçmişi bilirsin, bugünü yaşarsın, geleceği görürsün. Geçmişten ders alırsın ama geçmişe dönülmez. Zaman geriye gitmez, saat tersine çalışmaz. İleri gidilir, karanlığı beynindeki ışıkla aydınlatırsın. * * * * Sen zaten devrimcisin daha fazla devrimci olmak istiyorsun. Atatürk'ün hayatını iyice öğrenmelisin. Türk'ün Kurtuluş Savaşı'nın en iyi bileni olmalısın. Bunları akşamdan sabaha kadar anlatacak düzeye erişmelisin. Korkma, yıkamazlar, sen artık gerçek bir devrimcisin. * * * * Dünya tarihinde devrim Atatürk'le başlar. Gerçek devrimciler, Atatürkçülüğün yılmaz bekçileridir. Onlar yıkılmazlar, yenilmezler, esir düşmezler. Atatürk ve devrimlerini yıkmak isteyenleri yıkar, geçerler. SON -------------------------------------------------- CUMHURİYET DEĞİRMENİ Metresine kadar, santimetresine kadar, Bilimle, bilgiyle, kültürle inşa etti, Atatürk, bu Türkiye Cumhuriyeti'ni. Sonsuza kadar muzaffer olacaktır. * * * * Cumhuriyet Değirmeni kurulduğu günden beri Buğday, arpa, mısır öğütüp un haline getirdi. Cumhuriyete karşı çıkanlar, değirmenin çarkları arasında eridi. Bunlar kimdi? Adını hatırlayan var mı? * * * * Kurtuluş Savaşı'nı kazanınca, dünya Atatürk'ü örnek aldı. Baskı altındaki milletler ayaklandı. Mustafa Kemal başardı, biz de başarırız, dediler. Hindistan'da ingilizlere karşı Mahatma Gandi ayaklandı. Bu vatan bizim, defolun gidin, dedi. * * * * Devletlerin kurucu bir devlet başkanı olur. Halkını esir etmek isteyen dış güçlere karşı savaşır. Galip gelir, devlet kurar, heykelleri dikilir. Bu dünyada böyledir. Yeni kurulan hükümetler heykelleri yıkmaya çalışmaz. Kurucuyu önder kabul eder ve ülkeyi ileri götürür. Halkın refah seviyesini yükseltir. * * * * Türkiye Cumhuriyeti'nde ne yöneticiler geldi, geçti. Bunların çoğunun adını hatırlayan olmaz. Atatürk halkını aldatmadı, halkın güven kaynağıydı. Dünya durdukça adı kalplerden silinmeyecektir. SON Yazan: Serdar Yıldırım -------------------------------------------------------------- BAŞKOMUTAN ATATÜRK Atatürk'ü sevesim geldi. Karşımda göresim geldi. Düşmanlarını üzesim geldi. Kurtuluş Savaşı'nı anlatasım geldi. * * * * Karanlıkta mavi iki ışık belirdi. O iki ışık Atatürk'ün gözleriydi. Beni bu konuda harekete geçiren, Atatürk'ün tarihi sözleriydi. * * * * Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Yaşayanlar, Atatürk'ü sevmek zorundadır. Ekmeğini bu sınırlar içinde kazananlar Atatürk'e saygı duymak zorundadır. * * * * Atatürk, Kurtuluş Savaşı zamanında Sekiz yıl ailesinden uzak kaldı. Ey Atatürk'ü sevmeyen şahıs, Bu vatan için, bu bayrak için, Ailenden sekiz yıl uzak kalır mısın? * * * * Trablusgarp ve Bingazi'de İtalyan Ordusu'yla savaşırken. Anafartalarda, Conkbayırı'nda Çanakkale Destanı'nı yazarken Göze göz, dişe diş Göğüs göğüse çarpışırken, Mustafa Kemal hücum diyordu. Sağ elinde kılıcı, sol elinde tabancası İleri atılıyordu. * * * * Atatürk uzun süren savaşlar sonunda, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Fabrikalar açtı, yollar, köprüler yaptırdı. Ülkeyi dünya devletleri arasında Ön sıralara yükseltti. SON Yazan: Serdar Yıldırım --------------------------------------- KAHRAMAN MUSTAFA KEMAL Karşıdan bir atlı geliyor Bana selam veriyor Nereye gidiyorsunuz, diyorum Çanakkale'ye diyor. * * * * Yolunuz açık olsun Şansınız bol olsun Bileğiniz bükülmesin Sırtınız yere gelmesin. * * * * " Yolum açıktır, çocuk Şansımı kendim yaratırım Bileğimi bükecek çıkmadı Sırtımı yere getirecek doğmadı. " * * * * Kahraman bir savaşçısınız Göğsünüz madalya dolu Bu genç yaşta bu kadar madalya Dünya tarihinde görülmemiştir. * * * * " Yurduma saldıran düşmanlara karşı koydum Onlarla savaştım ve galip geldim Sence bu kadarı yeterli değil mi? Biz savaş oyununa daha yeni başladık. " * * * * Belli ki Çanakkale yeterli gelmeyecek Anladım Anadolu düşmanla dolacak Türk'ün özgürlük savaşı başlayacak Türk Bayrağı'nı göndere Mustafa Kemal dikecek. * * * * " Dur bakalım, aslanım, soluklan biraz Derin bir nefes al, kendine gel Az önce Türk Bayrağı dedin, Mustafa Kemal dedin Ben adımı söylemedim, beni nasıl tanıdın? " * * * * Ey gelmiş geçmiş en büyük kahraman Savaş meydanlarının yenilmez armadası Ben gelecekten geliyorum, seni nasıl tanımam 8-8-2021 tarihinden sana nasıl ulaşamam? * * * * Ben her gün haykırıyorum Cumhuriyet diyorum Sizin kurduğunuz Türkiye Cumhuriyeti yıkılmaz diyorum Bunun için beynimi paramparça ediyorum Tarihin dipsiz karanlığında bir ışık arıyorum. * * * * Nice savaşlardan sonra, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuracaksınız Tarihe isminizi altın harflerle yazdıracaksınız Baskı altındaki milletlere örnek olacaksınız Mustafa Kemal başardı, biz de başarırız dedirteceksiniz. * * * * " Demek ki daha yolun başındayım Vatanımı savunarak dünyaya örnek olmalıyım Yenilmemeliyim, yenmeyi öğrenmeliyim Dünya durdukça ezilen halklara örnek olmalıyım. * * * * Benim adım Mustafa Kemal Cumhuriyet düşmanlarının yenilmez savaşçısıyım İçinde demokrasinin bol olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmaya kararlıyım. * * * * Her dört yılda bir seçim olmalı Halk, beğenmediği yöneticiyi değiştirebilmeli İktidarda olan yönetici oyları değiştirmemeli Beğenilmiyor ise, gitmeyi bilmeli. * * * * Türkiye Cumhuriyeti'ni genç beyinler yönetmeli Bu genç beyinler aydınlığa yönelmeli Çağlar ötesinden değil, gelecekten beslenmeli Karanlığı reddetmeli, geleceğe ışık yakmalı. " * * * * Ey büyük güç, ey büyük kudret İlkelerinin yılmaz takipçisiyim Bu ilkeleri insanlara ulaştırmada Işık hızındayım çünkü bunda kararlıyım. * * * * Mustafa Kemal atına bindi Bana el salladı Sonra görüşürüz, dedi. Çanakkale'ye doğru hızla uzaklaştı. SON Yazan: Serdar Yıldırım |
8
: 24 Aralık 2022, 17:22:28
|
||
Başlatan M£LİK£:)) - Son Mesaj Gönderen : KadincaForum | ||
8 Yıllık konuyu hortlatalım, Hala aynıdır
|