_dark_
Kraliçe
Cinsiyet:
Mesaj Sayısı: 1406
|
|
« : 05 Mayıs 2013, 16:58:28 » |
|
Halk arasında göz tansiyonu veya karasu olarak da bilinen glokom, 40 yaşın üzerindeki her 40 kişiden 1′inde görülüyor ve 10 kişiden 1′inde körlüğe neden oluyor.
Bu yıl Dünya Glokom Birliği ve Dünya Glokom Hastaları Birliği tarafından tarihi 6-12 Mart olarak belirlenen Dünya Glokom Haftası’nda uzmanlar, kalıcı görme kaybına sebep olan glokom hastalığının önemine dikkat çekerek belirti vermeden ortaya çıkan görme kaybından korunabilmek için yapılması gerekenleri vurgulamayı amaçlıyor.
Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Osman Oram, glokomun en önemli geri dönüşü olmayan körlük nedeni olduğunu, 40 yaşın üzerinde olup, özellikle ailesinde glokom, hipotansiyon, hipertansiyon, diyabet, miyopi ve uzun süreli kortizon kullanım öyküsü bulunanların daha fazla risk altında olduğunu belirtiyor. Ayrıca, hastalık önemli bir belirti vermediği için en gelişmiş ülkelerde bile glokomu bulunan kişilerin yüzde 50’sininin hastalıktan habersiz yaşadığını vurgulayan Dr. Oram, glokom hakkında şu bilgileri veriyor:
“Göz tansiyonu adıyla da bilinen glokom, göz sinirini tutan yaygın ve ilerleyici bir göz hastalığıdır. Genel olarak göz içindeki sıvı basıncının görmeyi sağlayan göz sinirine zarar verebilecek düzeyde olmasıyla ortaya çıkar. Tedavi edilmezse total görme kaybına yol açabilir.
EN ÖNEMLİ KALICI GÖRME KAYBI NEDENİ Glokom tüm dünyada en sık kalıcı görme kaybı nedenidir ve 40 yaşın üzerinde yaklaşık olarak her 40 kişiden 1′inde görülür. Hastalık ortalama olarak ortaya çıktığı yaklaşık 4 kişiden birinde tek gözde ve 10 kişiden 1′inde de her iki gözde kalıcı körlüğe sebep olabilir. Dünyada 2010 yılında yaklaşık olarak 60 milyon ve 2020 yılında 80 milyon kişide glokom hastalığının görülmesi ve yine 2010 yılında yaklaşık olarak 8.4 milyon ve 2020 yılında da 11.1 milyon kişinin Glokom’dan dolayı her iki gözde tamamen görme kaybına uğraması beklenmektedir.
GLOKOM NASIL OLUŞUR? Normalde göz içi oluşumların beslenmesi için göz içerisinde sürekli olarak bir sıvı yapılır. Bu göz içi sıvı, aynı zamanda sürekli olarak bazı kanallarla da göz dışına atılır. Glokom, göz içi sıvısını dışarı boşaltan bu kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşması nedeniyle ortaya çıkar. Göz içi sıvısının yeterli boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir ve yükselen göz içi basıncı da görmeyi sağlayan göz siniri hücrelerine zarar verir. Göz siniri hücreleri yükselen göz içi basıncı nedeniyle hasar görerek yavaş yavaş öldükçe çevreden merkeze doğru görme kaybı ortaya çıkar. Göz sinirinin yapısal nedenlerle göz içi basıncına hassas olduğu gözlerde aynı olayın basınçta belirgin artış olmadan da gerçekleşmesi mümkündür. Hücrelerin tümü öldüğü zaman kalıcı total görme kaybı oluşur.
BELİRTİ VERMİYOR, SİNSİ İLERLİYOR Glokom’un en önemli özelliği sinsi seyirli olması ve hemen hiçbir belirti vermeden yavaş yavaş çevreden merkeze doğru görme kaybı yaratabilmesidir. Bazı hastalarda baş ağrısı, çevrede bazı bölgeleri görememe ve göz önünde renkli ışık haleleri görme gibi bazı belirtilerin erken dönemde fark edilebilmesine karşın çoğu hastada belirgin görme kaybı yaratıncaya kadar hastalığın varlığı anlaşılamaz. Bugün dünyadaki en ileri ülkelerde bile Glokom hastalarının yarısından çoğu hastalığından habersiz olarak yaşamakta, geri kalmış ülkelerde bu oranın yüzde 90’a kadar çıkabileceği düşünülmektedir.
40 YAŞ ÜZERİNDE OLANLAR DİKKAT Glokom herkeste ve her yaşta görülebilir. Ancak, 40 yaşın üzerinde olanlar, ailesinde Glokom bulunan kişiler, şeker hastalığı, hipertansiyonu, hipotansiyonu, miyopisi ve damar hastalığı bulunanlar ve uzun süreli kortizon kullananlar Glokom’un daha sık görüldüğü grupta yer alırlar. Özellikle, Glokom hastalığının ailesel geçişinin önemli olduğu ve ailesinde göz tansiyonu bulunan kişilerin bu hastalığın görülmesi açısından normale göre 8 kata kadar daha fazla risk altında olduğu göz önünde tutulmalıdır.
EN AZ İKİ YILDA BİR KONTROL ŞART Bugün için önerilen, herkesin 40 yaşına kadar en az 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise en az 2 yılda bir Glokom yönünden kontrolden geçmesidir. Ailesinde göz tansiyonu bulunan ve bu nedenle hastalığın daha sık görüldüğü grupta olan kişiler ile şeker hastalığı, hipertansiyonu, hipotansiyonu, yüksek miyopisi ve damar hastalığı bulunanların ise yılda bir kez düzenli olarak kontrolden geçmesi önerilir.
GÖZ SİNİRİNDEKİ HASAR TESPİT EDİLİYOR Glokom tanısında konunun uzmanı göz hekimi tarafından yapılan detaylı bir göz muayenesi çok önemlidir. Bu muayenede görme keskinliğinin belirlenmesinin ve rutin göz kontrollerinin yanı sıra göz içi basıncının yani göz tansiyonunun ölçümü, göz içi sıvısının dışa boşaldığı kanalların yer aldığı bölgenin kontrolü ve göz sinirinin durumunun değerlendirilmesi büyük önem taşır. Gerektiği takdirde bilgisayarlı görme alanı ve optik koherens tomografi gibi göz siniri analiz yöntemleri tanıda önemli rol oynar.
Göz tansiyonu 20 mmHg’ya kadar normal kabul edilir ve bunun üzerindeki değerler yüksek göz tansiyonu olarak değerlendirilir. Buna karşın göz tansiyonu tek kriter değildir ve göz tansiyonu normal ölçülen ve göz siniri hassas olan kişilerde de glokom hastalığı görülebilir. Göz tansiyonunun normalden yüksek olduğu veya normal olduğu halde göz sinirinin hasar gördüğünden şüphelenilen olgularda bilgisayarlı görme alanı ve optik koherens tomografi, göz sinirinin hasarının varlığının ve derecesinin belirlenmesinde, ek olarak zaman içindeki değişimin saptanmasında çok önemlidir.
İLAÇ, LAZER VEYA AMELİYATLA TEDAVİ EDİLEBİLİYOR Glokom hastalığının tanısı konulduktan sonra bugün için tedavide amaç, göz tansiyonunu düşürerek göz sinirinin hasarını durdurmak ve görme kaybının ilerlemesini engellemektir. Bu amaçla uygulanabilecek yöntemler ilaç tedavisi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi olarak üçe ayrılabilir. Bugün için genelde tanı sonrası ilk seçilen yöntemin ilaç tedavisi olmasına, ilaç tedavisine yeterli derecede yanıt vermeyen hastalarda lazer tedavisinin ya da cerrahi tedavi yöntemlerinin uygulanmasına karşın, özellikle geç dönemde tanı konulan ya da sürekli ilaç kullanımının uygun olmadığı olgularda doğrudan lazer girişimleri veya cerrahi yöntemler de kullanılabilir. Glokom’da ilaç tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler sağlanmış, etkili yeni ilaçlar tedavinin başarısını büyük ölçüde artırmıştır. İlaç tedavisinde önemli olan hastanın ilaçları sürekli olarak düzenli kullanmasıdır. İlaç kullandırılmayan veya ilaç tedavisine yanıt vermeyen olgularda kullanılan cerrahi yöntemler de son yıllarda giderek artan oranda başarılı olmakta, sürekli ilaç kullanım zorunluluğunu da ortadan kaldırarak etkili tedavi sağlayabilmektedir.”
|